Günümüz dünyasında empati eksikliği, insan ilişkilerinin temel dinamiklerini derinden etkileyen bir sorun haline gelmiştir. Dijitalleşmenin artışı, bireyselleşme eğilimleri ve hızlı yaşam temposu, insanların birbirine duyduğu derin duygusal bağları zayıflatıyor. Ancak empati, yalnızca bireysel ilişkilerin değil, aynı zamanda toplumsal barışın, işbirliğinin ve ahlaki değerlerin sürdürülebilirliği için hayati bir unsurdur.
Empati, yalnızca başkalarının duygularını anlamak değil; onların dünyasını, acılarını ve umutlarını kendi bakış açımızla kavrama çabasıdır. İnsanlık olarak, bu yeteneği kaybetmek bir varoluş krizine yol açabilir. Empati eksikliğinin nedenlerini şu şekilde açıklayabiliriz; Dijitalleşme ve yüz yüze iletişimin azalması sebebiyle, dijital çağ iletişimi kolaylaştırırken, yüz yüze bağlantıları en aza indirmiştir. Metin mesajları, sosyal medya etkileşimleri ve sanal toplantılar, insan ilişkilerinin yüz yüze doğallığını gölgede bırakmaktadır. Bu durum sözsüz iletişim unsurlarını (mimikler, ses tonu, beden dili) anlamayı zorlaştırarak empatiyi baltalamaktadır.
Modern toplumlarda bireysel başarı ve rekabet ön plana çıkarılmış durumda empati ise çoğu zaman "zayıflık" veya "verici olma" olarak algılanabilmektedir. İnsanlar, kendi hedeflerine odaklanırken başkalarının ihtiyaçlarını dikkate almamaktadırlar. Sosyal medya ve haber kanallarındaki sürekli olumsuzluk akışı insanların acılara karşı duyarsızlaşmasına yol açabilmektedir. Bu durum, toplumsal sorunlara karşı kolektif empatiyi zayıflatmaktadır.
Yoğun tempolu yaşam, insanları yalnızca kendilerine odaklanmaya itmektedir. Başkalarına gerçekten kulak vermek ve onları anlamak için gerekli olan zamanı ayırmak artık bir lüks gibi görünmektedir. İnsan olarak empatiye neden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz? Sorusu en çok merak edilen konuların başında gelmektedir.
İnsan ilişkilerinin temeli olarak empati, derin bağların kurulmasını sağlar. İlişkilerde güven, anlayış ve sevginin inşasında kilit bir rol oynar. Empatiden yoksun bir ilişki, yüzeysel ve kırılgandır. Topluluklar arasında köprüler kurulmasını sağlar. Kültürel, politik ve sosyal farklılıkları aşmanın en etkili yolu, diğerinin bakış açısını anlamaya çalışmaktır. Dünyanın pek çok bölgesindeki çatışmalar, empati eksikliğinden kaynaklanan kutuplaşmanın bir sonucudur. Bireyleri yalnızca kendi çıkarlarına göre değil, başkalarının refahını da gözeterek hareket etmeye teşvik eder. Bu daha etik kararlar almamızı sağlar.
Empati kuran bireyler sosyal bağları daha güçlü olduğu için psikolojik olarak daha dayanıklıdır. Aynı zamanda başkalarına yardım etmek, insanın kendi mutluluk ve tatmin duygusunu artırır. “Empatiyi hayatımıza yeniden nasıl kazandırabiliriz?” sorusundan yola çıkacak olursak Birinin ne söylediğini anlamaya çalışmak yerine, ne hissettiğini anlamaya çalışmalıyız.
Dikkatli dinleme, empatiyi geliştirmek için ilk adımdır. Günlük hayatta basit durumlarda bile “Eğer onun yerinde olsaydım nasıl hissederdim?” sorusunu kendimize sormak, empati yeteneğimizi artırabilir. Her insanın düşünce yapısı ve olaylara karşı verdiği tepkiler farklıdır. Her bireyin baktığı yer aynı olsa da gördükleri ve çevresinde fark ettikleri bireysel açıdan farklılıklar gösterebilmektedir. Bu yüzden kendi fikirlerimize sıkı sıkıya bağlı kalmak yerine, farklı bakış açılarına saygı duymayı öğrenmeliyiz. Bu özellikle kültürel ve politik farklılıkları aşmak için hayati önem taşır.
Dijital iletişim yerine yüz yüze etkileşimlere daha fazla zaman ayırmalıyız. Bu ilişkilerde duygusal bağların derinleşmesine katkıda bulunur. Empati eğitimini yaygınlaştırmak ilk önce ailede başlamaktadır sonra okulla devam etmektedir. Okullarda ve toplumsal alanlarda empati eğitimi bireylerin daha anlayışlı ve duyarlı bireyler olarak yetişmesine yardımcı olabilir.
Empati eksikliği, yalnızca bireylerin değil, tüm toplumların kırılganlığını artırır. İnsanı insan yapan, onun başkalarının acısını hissedebilme ve paylaşabilme kapasitesidir. Bugün, empatiye her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Çünkü empati, yalnızca başkalarını anlamamızı sağlamaz; aynı zamanda kendi insanlığımızı daha derin bir şekilde keşfetmemize olanak tanır.
Düşünebilen bir birey ve psikolog olarak şunu söyleyebilirim: "Empati; insanın ruhunun aynasıdır. Başkalarının acılarına ve mutluluklarına duyarsızlaşmak, kendi insaniyetimize yabancılaşmak demektir."Empatiyi yeniden hayatımıza dahil etmek, daha anlamlı ilişkiler, daha huzurlu toplumlar ve daha derin bir insanlık bilinci için atmamız gereken en önemli adımlardan biridir.