Nasreddin Hoca bir gün çocuğun eline testi tutuşturup çeşmeden su getirmesini istemiş. Çocuk tam çıkacakken ensesine tokadı basmış. “Testiyi kırma ha” demiş. Mevzuyu gören komşusu da “Yahu hoca çocuk daha testiyi kırmadan niye bastın tokadı?” diye sormuş. Hoca da, “Testiyi kırdıktan sonra neye yarar be birader” demiş.
Artık birçok şehirde kameralara rastlıyoruz. 7/24 izleniyoruz. Bu kameralar suç işlemeyi önlüyor mu, caydırıcılığı var mı? Elbette var. Ama oranı ne? Suç işleyen kişi maskeyi takıyor ya da maske de takmıyor alenen suç işlemekten kaçınmıyor. Dolayısıyla suçu engelleyen şey kamera değil. Tekrar söylüyorum, faydası var. Ama suçu önlemede yeterli değil. Suç işlendikten sonraki süreçte kamera önemli.
Şimdi soru şu; yaptırım ve cezalar suçu engeller mi? Bence engeller. Niye? Örnekleri var geçmişte. Geçmişte yaşanan ders niteliğinde hadiseler var bu konu ile ilgili. Tarihte de yeri vardır. Araştırın.
Geçtiğimiz günlerde de biraz bahsettim. Suç işlemenin birçok nedeni olabilir. Caydırıcı cezalar olmazsa, yaptırımlar yeterli olmazsa suç oranı da artar. Suçlu suç işleme eylemini sürdürür. Önemli olana suç işlemeden önce önlem almaktır. Suça teşviki önlemektir. Bundan dolayı toplumun sosyoekonomik yönünü düzeltmek gerekir.
Ülkenin dört bir yanında hapishane yapılmakta. Hapishaneler tıka basa dolu. Duyuyoruz maalesef; şahsiyet birçok suç işliyor ama adli imza karşılığında salıveriliyor. İnsanlar bunları izliyor, okuyor, dinliyor bültenlerde. Dolayısıyla adalete olan güven de sarsılıyor. Geçtim onu da; yahu şahsiyetin suç dosyası kabarık, hapse giriyor ama hapishanede de ıslah olmuyor. Hapishanenin de mi caydırıcılığı yok artık kardeşim?
Eğitim şart. Önce eğitim.