Her zaman söylerim “Sadece okumakla olmaaaaz” diye. Son günlerde bir kez daha görüyoruz ki; Üniversite okumakla insan olmak birbiriyle eşdeğer değil. Bu belli, bariz. Ebeveynler, üniversiteli yada üniversite mezunu evlatlar için uğraşacağına, insan yetiştirmenin derdine düşmeli. Gerçi bu da yıllardır söylenir ama sadece lafta kalıyor.
“Türkiye’deki üniversiteleri sayın” desek Boğaziçi Üniversitesi’ni kesin sayarsınız. Puan ortalaması olarak en önde gelen üniversitelerden biri. Demek ki sıralamada yukarılarda olmak da pek bir anlam ifade etmiyor. Bu sözlerim üniversiteye ya da her öğrenciye değil. Boğaziçi’nde okuyup, mezun olduktan sonra devlete, millete faydalı olan yok mu? Tabii ki var. Fakat kutsalımız, kıblemiz Kabemizin üzerine şahmeran koyup, yerlere seren densizler de var…
Günümüzün en büyük sorunlarından biri sevgiden ve saygıdan yoksun varlıklarda yaşanan artıştır. Kendini bilmezliğin, toplumu anlamamanın, hadsizliğin, patavatsızlığın yansımalarını tüm Türkiye olarak görüyoruz. İnanç, iman değerlidir. Bizim inancımıza göre, inananlar inanmayanlardan üstündür. İnanmayanlar inananlara saygı duymalıdır.
İnançlara, kutsallara ve tüm değerlere saygı gösterilmelidir. Hele hele saygılı olması gerekenlerin başında okuyanlar gelmelidir. İnsanlara ve onların inançlarına, değerlerine saygılı değilsen neden okuyorsun ki? Topluma saygılı olmayan diploma sahibi olsa ne, olmasa ne? Okuyanın kendine ‘Okumak bana ne kattı?’ diye sorması gerekmez mi?
Boşu boşuna dememiş Yunus Emre, “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır” diye. Yani herkes önce kendini bilecek. Hele hele okuyan, ilim tahsil eden kendini daha da iyi bilecek. Kendini de iyi bilecek, haddini de… Haddini bilmeyen okusa ne, okumasa ne? Haddini bilmeyenin okuması boşunadır.