Başlıktaki belirttiğim söz, binlerce yıllık dünya tarihini çok iyi bilen bir dünya liderinin sözü. Bu sözü yalın olarak değil, felsefe haline getirmemiz gerekiyor.
Kim ne derse desin. Bu sözün ‘faşizan bir söylem’ olduğunu öne sürenler yanlış yapıyor, yanlış düşünüyor. Bu cümle dünya çapında bir cümledir, tarihe kazınmıştır ve asla silinemez. Tavrınızı ona göre alın. Görüşünüz ne olursa olsun her Türk’ün nihai sözü budur. Buradan açıkça söylüyorum ki; ‘Ne mutlu Türküm diyene’ Türk halkının, Türk milletinin çatısıdır. Bunun benimsenmesi lazım. Milliyetçilik dediğimiz ilke de Cumhuriyeti kuran harçtır. Devletimizin kuruluş ve felsefesindeki temel ilkedir. Yok, efendim ‘faşist söylemler içeriyor, öyleydi böyleydi’ geçin bunları…
Türk milletinin emperyalizme karşı durmasını sağlayan ilke milliyetçilik, birlik ve bütünlüğü sağlayan cümlesi ise, ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’dir. Dünya üzerinde egemen olduğu bilinen güçlerin ve onların işbirlikçilerinin gerçek bir dünya lideri olan Mustafa Kemal Atatürk’e karşı olmalarının temel nedeni ‘Ne mutlu Türküm diyene’ sözünün anlatmaya çalıştığı görüş ve fikirlerdir. Çünkü bu cümle yalnızca Anadolu Türklüğünü kapsamıyor. Tüm cihan üzerinde ‘Ne mutlu Türküm diyene’ sözünü kendine düstur edinen ve benimseyenleri de kapsıyor. Çok geniş bir coğrafyayı içine alıyor.
Tüm cihanın bildiği gibi Türk milleti tarihte büyük devletler kurmuş bir millettir. Dostları, düşmanları olmuştur. Tarih bize göstermiştir ki, dostluklara ihtiyacımız vardır fakat yarın ne olacağını kimse kolay kolay kestiremez. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o yüzden Türkiye ne yapacağını, nasıl bir politika izleyeceğini bilmelidir. Birliğe ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyacağımız günler gelebilir. Bu sebeple ‘Ne mutlu Türküm diyene’ sözünü birlik ve beraberliğin harcı olarak görmeli ve o düstura göre hareket etmeliyiz.
Kalın sağlıcakla…