Artık iyiden iyiye ‘ekonomist’ olduk, ekonomi ile ilgili yaza yaza. Her ne kadar hayatın gerçeği olursa olsun, sıkıcı gelmeye başladı bu konuda yazmak. “Dolar, euro, altın şöyle oldu, böyle olacak” falan deyip de çok bilmişlik taslamak da istemiyorum. “Yağ şu kadar oldu, su böyle oldu, ekmeğe zam geliyor, et zaten böyle, akaryakıt fiyatları zaten of” diye yazmanın da manası kalmadı. İyi giden bir şeylerden bahsetmek istiyorum yani.
İyi giden bir şey yazayım dedim ve bir an düşündüm “ne iyi gidiyor?” diye. Vallahi pek de bir şey aklıma gelmedi. Hah, Konyaspor iyi gidiyor. Gerçi o da kaybetti. Ama iyi gidiyor yine de. Maşallah diyelim. Madem iyi gitmiyor işler, biz de hikaye anlatalım. Birçok ‘köşe yazarının’ yaptığı gibi. “İnsanlık öldü” diyoruz ya. O zaman insanlık ile ilgili bir hikayeye değineyim.
Neyzen Tevfik ismini bu coğrafyada bilmeyen yoktur. Neyzen Baba yine soğuk bir kış günü aç ve sefil bir halde kalmış. Bir caminin şadırvanına sığınmış. Beklemiş ki bir Allah’ın kulu onu görsün de yardım elini uzatsın. Bugün olduğu gibi o zaman da camilerde pek cemaat yok tabi. Neyzen Tevfik beklemiş, beklemiş ama gelen yok, giden yok. Bakmış olacak gibi değil, yerinden kalkmış yürümeye başlamış. Ama vaziyeti perişan. Yürürken, dönemin varlıklı ailelerinden birinin askerden yeni dönen oğlu ile karşılaşmış. Genç, elini cebine atmış tam böyle devrin en büyük banknotlarından birini çekip verecek ama karşısındaki adam da Neyzen Tevfik yani. Bir anda lafı gediğine koyabilecek bir adam. Dünyanın en zengin adamı bile olsan öyle bir laf eder ki kalkamazsın altından. Yerin dibine girersin. Genç adam düşünmüş taşınmış, çaktırmadan parayı Neyzen’in ayaklarının dibine doğru atmış. Neyzen’e, “Efendim paranızı düşürmüşsünüz” demiş. Neyzen anlamış tabii gençteki inceliği, “Ah evladım. O düşen sizin pırlanta gibi kalbinizdir” demiş.
Nezaket, insanlık güzel şey değil mi? Bugünlerde pek göremiyoruz maalesef kendilerini. Gerçi yine herkesin muzdarip olduğu, yakındığı konu bu ama yine her zaman olduğu gibi insan kendinden başlamıyor, “İnsanlığı ben yapayım, nazik olayım” demiyor. Çünkü öyle bir döneme denk geldik ki, iyilik eden insana da “Ezik” gibi “Ensesine vur, ekmeğini al” gibi bakılıyor. Çok yanlış ve kötü bir yere doğru gidiyoruz ama “Allah akıl, fikir, hidayet versin” demekten başka da elimizden gelen pek bir şey yok. Neyse biz yine de yazmış ve görevimizi yerine getirmiş olalım…
Kalın sağlıcakla.