Genelde hep birlikte verdiğimiz Pandemi mücadelesinin sonucunda refaha ulaşmayı hedefliyoruz. “Bu günler ne zaman bitecek”, “normale ne zaman döneceğiz” gibi sorular aklımızı kurcalayıp duruyor. Bir kere şunu herkes bilmeli, bundan sonraki süreçte “eskisi gibi olmak” diye bir beklenti içerisine girmemek gerekir. Çünkü bundan sonraki süreçte maske olmasa da, hijyen, mesafe gibi konular hep gündemimizde olacak. Yani yüzde yüz bir sağlıklı yaşam sonucu beklememek lazımdır.
Pandeminin dışında, bir de yaşanılan politik gerçekler gözden kaçırılmamalıdır. Hani genelde CHP’ye muhalefet yapılırken kullanılan bir “gaz kuyruğu, yağ kuyruğu” gibi metaforlar vardır ya, bunun içeriklerini de sanırım bundan sonraki süreçte daha iyi anlayabileceğiz. Yani şöyle ki; Küresel sermaye ile küresel emperyalizmle “iyi anlaşırsan, dediklerini yaparsan”, ülke yönetiminde para bulma derdi yaşamazsın. Ancak bu küresel güçlere karşı çıkarsan, kendi ülkenin çıkarlarını korumaya kalkarsan o zaman para bulmakta zorlanırsın. Ve de ekonomik baskılar çoğalır, dolayısıyla kuyruklar da artar. İşte Ecevit’in yönetimlerindeki durum aslında özetle buydu. Türkiye’nin çıkarlarını düşünen Ecevit, küresel güçlerin her zaman karşısında durmuş dolayısıyla da ambargolara maruz kalmış ve de kredi bile lazım olduğunda bulamamış, kuyruklar oluşmuştur. Ama ülke kendi çıkarları doğrultusunda, Kıbrıs’ta da, afyon üretiminde de, diğer konularda da tavizler vermemiştir.
İşte bayram sonrası süreçte de bizleri çok kolay bir hayat beklememektedir. Şöyle bir inceleyelim…
21 Ekim 2020’de Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay bir açıklama yapıyor. “2021 yılı için Türkiye’nin bütçe öngörüsü toplam 1 trilyon 341 milyar, 1 milyon lira giderler ve toplam 1 trilyon 101 milyar 1 milyon lira gelirler olarak açıklayarak, Türkiye’nin 2021 yılı için olası bütçe açığı 245 milyar liradır.” Diyor. Tabii ki bu Ekim 2020’de yapılan açıklama yani yaklaşık 7 ay önce şimdiki beklentilerin daha da düşük olduğunu sanırım söylememe gerek yoktur.
Baskıların ABD ayağını da hatırlayacaksınız. ABD, Rusya'dan S-400 sistemlerinin alımı nedeniyle Türkiye'ye bazı yaptırımlar uygulama kararı almıştı. Yaptırımlar arasında, Türkiye Savunma Sanayii Başkanlığı’na ABD’nin tüm ihracat lisanslarının yasaklanmasının yanı sıra, başkanı İsmail Demir ve Savunma Sanayii Başkanlığı Hava Savunma ve Uzay Daire Başkanlığı Grup Müdürü Mustafa Alper Deniz, Hava Savunma ve Uzay Daire Başkanlığı Serhat Gençoğlu ile Savunma Sanayii Başkanlığı Başkan Yardımcısı Faruk Yiğit’in varlıklarının dondurulması ve ABD vizelerinin yasaklanması yer alıyordu. Bu durum devam etmektedir.
Yine ABD ile aramızda yaşanan bir Halkbank krizini de sanırım hatırlıyorsunuz. ABD, her fırsatta bu konuda bir uzatma belirlese de, son olarak 3 Mayıs’ta başlayacağı duyurulan dava, şimdi de temyiz engeline takılarak bir müddet daha “Türkiye’ye tehdit” mantığında uzatılacağa benziyor.
Bir de Avrupa ayağına bakmak lazım sanırım. Avrupa Birliği (AB), Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki sismik araştırma faaliyetleri nedeniyle aşamalı yaptırım kararı almıştı. Daha sonra ABD Başkanı Biden bir açıklama yaparak AB’den yaptırımları ertelemesini istemişti. AB Dışişleri Bakanları toplantısında yapılan açıklamada Türkiye’ye yaptırımların kısmen rafa kaldırıldığı duyurulmuştu.
Hani değerli şairimiz Ahmet Arif’in dizelerini hatırlar mısınız?
“Dört yanım puşt zulası,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü”
İşte tam da durum bu sanırım. Ve bayram sonrası daha yoğun ve daha sıkıntılı günler görebiliriz. Hepimiz bu duruma şimdiden hazırlıklı olmalıyız. Bayram sonrası en büyük ekonomik kurtarıcımız, turizm sektörü olacaktır. Bu bilinç içerisinde ülkemizin çıkarları doğrultusunda kararlar almak ve ülke çıkarlarına destek vermek gerekliliğinin en üst kademesindeyiz.
Dostlukla kalın.