2024 yerel seçimlerine 8 ay gibi bir süre kaldı. 31 Mart 2024’te yerel seçimlerin yapılması planlanıyor. “Planlanıyor” diyorum çünkü burası Türkiye, her an her şey değişebilir. Bir şeyden kesin olarak söz etmek bu nedenle mümkün değildir. Yani şöyle diyelim: Eğer bir değişiklik olmazsa 31 Mart 2024 günü yerel seçimler yapılacak gibi gözüküyor.
Seçimlere partiler açısından baktığımızda vatandaşın işi çok zor inanın. Ak Parti 22 yıldır iktidarda olmanın getirdiği bir yıpranma içerisinde olduğu gibi aynı zamanda son dönemdeki, ekonominin daha da kötüleşmesi, zamların alıp başını gitmesi, vergilerin vatandaşın üzerine çökmesi gibi konuların da daha belirginleşmesiyle halkta bir güvensizlik olduğu kesin gözüküyor.
İktidarın ortağı gözüken MHP bu konuda biraz daha şanslı. Yani aslında iktidarı sürekli destekleyen bir pozisyonda, vatandaş Ak Parti’yle özdeşleştirmiş gibi gözükse de aynı zamanda kendi partisel kimliğini koruma konusunda da oldukça yeterli ve halka da bu politikayı oldukça güzel ifade etmiş gözüküyor.
CHP, karman çorman bir vaziyette. Kemal Kılıçdaroğlu’nun “himmetleriyle” büyükşehir belediye başkanı adayı olan Ekrem İmamoğlu, “yenilik”, “değişim” diyerek, Kılıçdaroğlu gitsin diye çalışıyor. Bu arada 7 dönemdir Milletvekili olan parti yönetimlerinde görev alan Engin Altay gibi isimler, nasıl bir değişim istiyor bilmiyorum ama değişim istiyor. Mesela 85 yaşındaki ve neredeyse 25 yıldır Eskişehir Belediye Başkanlığı görevini yürüten Yılmaz Büyükerşen “Kim olmalı Genel Başkan diye sorduğunda 3 isim veremiyorlar. Demek ki siyasetçi de yetiştirememişiz yeteri kadar. Ekmeleddin’i Mısır’dan ithal etmeye kalkışanlar bizleriz” gibi açıklamalarla yenilenmenin gerekliliğinden bahsediyor. Ve tabii bu kavgalar sürdükçe vatandaşın CHP’ye ilgisi daha da azalıyor. CHP’nin genel başkanı rahmetli Deniz Baykal “kavgalı eve kız vermezler, kavgalı partiye de oy vermezler” diye söylerdi Ve şimdi CHP bu kavgalardan bir türlü kurtulamıyor. Bu kavgalara yıllardır sesi çıkmayan, eski genel sekreterlerden Önder Sav bile dahil oluyor. 86 yaşındaki Önder Sav değişim istiyor. Deniz Baykal’ın genel başkanlıktan istifasının ardından partiye kendince yön verip genel sekreterliğini devam ettirmeyi başaran Sav, şimdilerde pişman olduğu ama o dönemde genel başkan yaptırdığı Kılıçdaroğlu’na karşı yenileşme derdinde ve de nedense yeniden yön verme konusunda rol almaya çalışıyor.
Diğer bir genel seçim yenilgisi alan parti olan İyi Parti’de de durum farklı değil aslında. CHP’den transfer ettiği milletvekilleriyle siyasi hayatını devam ettiren İyi Parti şimdilerde Kemal Kılıçdaroğlu’nun kenara çekilmesini istiyor. İyi Parti Genel Başkanı Akşener, “Eğer milletin tercihinden bir siyasetçi şikayet edip onu sorguluyorsa derhal emekli olup evine gitmelidir” diyerek adresi gösteriyor. Ama bu arada Kılıçdaroğlu açısından bakınca “cömertçe” emekli olma tavsiyesi veren Akşener; vatandaşların umutlarını kıran, altılı masayı terk edip ardından tekrar gelip oturan ve de vatandaşı güvensizliğe iten genel başkan olarak hafızalarda yer aldığını hatırlamıyor bile. Sayın Akşener kendi kadrolarını bir yana bırakıp, CHP’li Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu ile mitingler düzenlemeye kalkmasının siyasi yanlışlar olduğunu ve vatandaşın bu gibi siyasi hataları görmezden gelmediğinden bir ders çıkarmış değil.
Diğer küçük partilerin yani TİP, DEVA, GP, SP, DP, BBP, YRP gibi partilerin vatandaşlarda bir umut oluşturmadığı ortada. Her ne kadar TBMM’de milletvekilleri olsa da bu vekiller kendi başarılarından ziyade Ak Parti, CHP, İyi Parti gibi partilerin başarısızlığından dolayı orada yer aldıkları ortadadır.
Şimdi böyle bir kısa değerlendirmenin ardından dönelim yazımızın başına. Yerel seçimlerde seçmenin işi zor çünkü bu partilerin hiçbirine oy vermemek için yeterli sebep seçmenin elinde mevcut. Dolayısıyla demek ki vatandaş bu seçimlerde partiye göre değil, adaya göre oy vermeyi değerlendirecektir. Bu da partilerin doğru adaylarla seçime gitmelerini gerektirecektir. Burada doğru aday da tabii ki vatandaşa dokunan ve vatandaşın gözünün önündeki adayların olması olasılığı çok da muhtemeldir.
Konya’ya geldiğimizde iş tabii ki çok farklı. Kim ne derse desin, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay aynı zamanda Dünya Belediyeler Birliği Başkanı olmayı da oldukça hak eden bir belediye başkanı olarak Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olduğu takdirde tekrar kazanma olasılığı oldukça yüksek.
Zaten 8 ay kalmasına rağmen Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığı için bir başka öne çıkan isim yok bile. Bir ara Recep Konuk ismi büyükşehir belediyesi için geçmiş olsa da şimdiler de bu adaylık için konjonktürün geçerli olmadığını düşünmekteyim. Zaten Recep Konuk da siyasetten uzak görünmekte.
Konya merkezi için bir başka önemli konu da merkezdeki diğer 3 belediye başkanından da vatandaşın hangi partili olursa olsun memnuniyetini görmemek mümkün değil. Anlayacağınız yerel seçimlerde, merkezde, 4 belediye başkanı da favori görünmekte. Hele ki son anda “ısmarlama” çıkacak adayların zaten hiç şansı olmayacaktır. Zaten Ak Parti dışındaki partilerin de yerel seçimlerle ilgili bir tasarrufunun olduğu gözükmemektedir. En azından bir gazeteci olarak bendeniz görmüyorum.
Şimdiden bunu yazıyorum. Çünkü yerel seçimlerden sonra da muhalefet çıkıp kendisinin ne kadar başarılı çalışmalar yaptıklarını anlatacaklardır. Şimdiden yerel seçimlerle ilgili bir çalışma olmadığını ve seçim sonucunda yine beceriksizlerin kaybedeceği, vatandaşın güveninin daha fazla sağlayanın kazandığı bir seçim olacağını unutmayalım diye yazıyorum.
Dostlukla kalın.