Yandı yürekler yandı
Geçtiğimiz hafta sonu Konyalı şehidimizi Tepekent köyümüzde toprağa verdik. On binlerce Konyalı Tepekent köyünü doldurdu. Neredeyse adım atacak yer kalmamıştı. Ve de vatandaşlarımız şehidine son görevi yapabilmek için saatlerce kar yağışı altında dualarla şehidimizi defnettiler.
Hani Ozan söylüyordu ya; “Yandı yürekler yandı / Yağan kar ile sönmez” diye. İşte tam da böyleydi ortam. Saatlerce karın altında kalan halkımızın yangınını kar da söndürmüyordu…
Bu vesileyle 36 şehidimize de Allah’tan rahmet diliyorum.
İçinde bulunduğumuz coğrafya maalesef bazı durumları zorunlu hale getiriyor. ABD’nin, Rusya’nın ayrı ayrı emperyalist ve sömürü hesaplarının vücut bulduğu, enerjinin (gerek petrol gerek gaz) tüm Dünya ülkelerince cazibe merkezi haline getirdiği, Ortadoğu coğrafyasının bir parçası olmak maalesef kolay bir durum değil. Tarihsel süreç boyunca bu coğrafyada kavgalar, çekişmeler, savaşlar hiç eksik olmamış. Ve bundan sonra da olacağa benzemiyor.
1920’li yıllardan başlayarak dış politikamızın en önemli teması olan Atatürk’ün “yurtta ve dünyada barış” tespitinin göz ardı edilerek; dış politikamızın değiştirilmesiyle başlayan süreç bizi Ortadoğu “bataklığının” içerisine soktu. Ve bundan sonra bu aşamada yapılacak tek şey konjonktürel bir çözüm olsa gerek.
Bilhassa son 10 yılda ülkemiz oldukça büyük badireler atlattı. Muhakkak ki bu durumdan da kurtulmasını bilecektir. Bu badirelerden kurtuluşta izlediği en temel yol da; birlik ve beraberlik ilkesiydi. 15 Temmuz’u hatırlayın. Sağcısıyla, solcusuyla; CHP’lisiyle, Ak Partilisiyle, inananıyla, inanmayanıyla; kadınıyla, erkeğiyle, herkes sokakta ABD emperyalizminin oyuncağı FETÖ’ye karşı dimdik durmadı mı? İşte şimdi de bu birlik ve beraberlik içerisinde dimdik durmanın zamanıdır ve bunu da en güzel Türk halkı sergileyebilir.
Hatta daha önemlisini söyleyeyim; siyasiler ne yaparlar, nasıl davranırlar, neler söylerler, bunlar halkın umurunda olmamalı. Çünkü artık halk siyasilerden çok daha yapıcı ve çok daha Milli düşünebilmektedir.
Bunu şehit cenazelerinde en iyi şekilde görebilmekteyiz. Şehitlerimizden Uzman Onbaşı Halil Çankaya’nın cenazesi için siyasiler de camide buluşuyorlar. Anamuhalefet Partisi CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da cenazeye geliyor. Oradakilerin ellerini teker teker sıkıyor. Sıra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye gelince, Bahçeli paltosundan elini bile çıkarmıyor ve Kılıçdaroğlu’nun elini sıkmıyor. TBMM’de HDP’lilerle tokalaşırken boy boy fotoğrafları gazetelerde yayınlanan MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin, Anamuhalefet Partisi Başkanı Kılıçdaroğlu ile tokalaşmamasının nedeni ne olabilir?
Daha doğrusu; neden olduğundan daha çok, bunun kamuoyunda, halk arasında nasıl algılanacağı çok önemli.
Eğer genel başkanlar tokalaşmıyorsa, Konya’daki MHP İl Başkanı CHP İl Başkanı ile tokalaşabilir mi? Genel Başkanı, CHP Genel Başkanı ile tokalaşmayan bir MHP üyesinin yarın bundan etkilenerek Konya’daki CHP’lilerle arasında bir husumet beslemeyeceğinin bir garantisi olabilir mi? Zaten gergin olan bir ortamda, bu çeşit gerilmelere fırsat verecek davranışlardan kaçmak gerekmez mi?
Buradan birlik ve beraberliğin ne kadar önemli olduğuna bir kez daha dikkat çekmekte yarar görüyorum. Halk parti başkanlarına falan bakarak, birlik ve beraberliğinden ödün vermemelidir. Bu zamanlarda birlik ve beraberliğe çok daha fazla ihtiyaç duyduğumuzu ve gereksinim olduğunu unutmamalıyız.