Vatandaş muhalefette samimiyet görmüyor

Erhan Dargeçit

Geçtiğimiz gün Seydişehir Eti Alüminyum Fabrikası ile ilgili yazdığım yazının üzerine sevgili dostlarımdan çokça mesaj aldım. Ben bana gelen mesajlara çok önem veriyorum. Çünkü yazdığım bir yazıdaki hatanın yıllar sonraya tekabül edeceğini biliyorum. O nedenle çok ince eleyip sık dokuyorum ve bin düşünüp bir yazıyorum. Birçok kişi gibi “salla gitsin ne olacak” diyemiyorum. O nedenle de gerek mail olarak, gerek sosyal medyalardan gerekse gazetemizin yorum sayfalarından gelen tüm yorumları noktasına virgülüne kadar okuyorum.

Eti Alüminyumla ilgili yazımda CHP Milletvekili Barış Bektaş ve SP/GP Milletvekili Hasan Ekici’nin orada eylem yapan işçilere desteğe gittiklerini söylemiştim. Bir dostumuzun yorumunda bana şunu sormuş: “Acaba CHP ve GP kendi çalıştırdıkları işçilerin maaşlarında yüzde 100 bir artış yaptılar mı, bunu bir sorar mısınız?”. Tabii ki böyle bir soruyu buradan muhataplarına iletmiş olayım.

Bu konuyla ilgili olarak da aslında Milletçe bir samimiyet testinden geçmemiz gerekliliğine inanmaktayım. Şöyle anlatayım:

Son dönemlerde nereye ziyarete gidersem gideyim, herkesi halinden şikayetçi görüyorum. Memur, işçi, özel şirketlerde çalışanlar, emekliler, esnaf, iş adamı, sanayici yani toplumun her kesimi memnuniyetsiz.

Ziyaret ettiğim yerlerdeki konuşmaları düşününce neden herkesin mutsuz olduğunu anlamaya çalışıyorum. Ve bugün biraz özeleştiri yaparak kendimizin yapması gerekip de yapmadıklarımızı bir değerlendirelim istiyorum.

Öncelikle en büyük yaşadığımız sorun samimiyetsizlik sorunudur.

Ülkemizde milliyetçilik samimiyetsizdir. Milliyetçilik, vatanını, milletini sevme işidir. Ancak bu sevme sadece “seviyorum” demekle olacak bir şey değildir. Devletin malına zarar vermemek de bir milli duygudur. Mesela içinizden kaçınız çocuğunuz okulda sırasını çizdiği zaman çocuğuna fırça atmıştır? Bilakis belki o konuyla ilgili bir şikayet gelse cevabımız “benim çocuğum yapmamıştır” olur.

Veya arabasıyla boş boş gezip tabiri caizse –piyasa yapan- kişiden milliyetçi olmaz. O, piyasa yaptığı aracın yakıtının kendi cebinden çıktığını düşünen adamdan milliyetçiliğin “m”sini bekleyemezsin.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Milliyetçilik ülkesinin milli çıkarlarını düşünüp, bilip bunun için de gereğini yapmakla ancak olabilir. Dolayısıyla bizler maalesef sadece kendi çıkarlarımızın peşinde koşan ve aynı zamanda ülke çıkarları için de “Devlet yapsın bize ne” diye bir tavır takınan insanlarız.

Halkçılığı düşünelim; İşimize gelirse halkın her şeyi gayet iyi bildiğini söylerken işimize gelmezse halkın cehaletini anlatıyoruz. Halkçılığı “gecekonduda oturan vatandaşla yer sofrasında oturarak yemek yemeğe” indirgemiş durumdayız. Halbuki sen nasıl evde masada tabağın çanağın ayrı ayrı hazırlayıp yemek yiyorsan o gecekonduda vatandaşın da aynı şekilde yemek yemesi için ortamdır halkçılık. İnsanlar yasa önünde tamamen eşit muamele görmek zorundadır. Sınıf, aile, fert arasında bir ayrım yapılmaması halkçılıktır.

Cumhuriyetin tüm nimetlerinden faydalanıp da cumhuriyetin karşısında olanlar ne kadar samimi olabilirler?

Yani işte samimiyetimizi ölçmemiz lazım. Başa dönecek olursak, tabii ki ben hangi partide çalışan eleman ne kadar maaş alıyor diye sormayı doğru bulmam. Ama Eti Alüminyum işçileri için hak arayanlar inanıyorum ki kendi çalıştırdıkları işçiler için de aynı hakları savunuyorlardır. Samimiyet bunu gerektirir.

Aslında inanmak da budur. Eğer bir şeye inanıyorsanız inandığınız şey için her şeyi yaparsınız. Ama inanmıyorsanız ne söylenirse söylensin yapmazsınız. O nedenle kendi samimiyetimizi sorgulayarak işe başlamalıyız. Daha sonrası inanın çorap söküğü gibi gelir.

Dostlukla kalın.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.