Malumunuz olduğu üzere son günlerin en önemli konusu HDP’li üç belediye başkanının görevden alınarak yerine kayyum atanmasıdır.
KONUNUN DEMOKRASİYLE ALAKASI YOKTUR
Aslında uygulama yönünden, ülkenin en önemli konularından birisi değildir. Çünkü bilindiği üzere HDP, terör örgütü PKK ile bir ilişki içerisindedir. Ve bu ilişkisini ne gizlemek ne de inkar etmek gereksinimi duymamaktadır. Dolayısıyla da bir ülkede bir siyasi hareket terörle ilişkili ise o ülkenin yasaları bu siyasi hareketi engeller. Ve de engellemelidir.
Burada aslında konu; o belediye başkanlarının neden görevden alındığından ziyade HDP’nin neden halihazırda kapatılmadığı olmalıdır.
Şimdi burada, PKK neler yaptı? HDP-PKK ilişkisi için neler söyleniyor? Türkiye’nin terör sorunu gibi birçok konu gündeme getirilebilir ama bunların hepsini zaten her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı en az benim kadar biliyor ve anlatabilir. Dolayısıyla bu konuya hiç girmiyorum bile.
Ancak şu bir gerçektir, zararın neresinden dönülse kardır. HDP, PKK ile bağlantılarını reddetmediği müddetçe kapanmaya mahkumdur.
Konuya demokrasi açısından bakanlar teorik bir yanlışlık yapmaktadırlar. Terörün olduğu, savaşın olduğu yerde insan haklarından, demokrasiden bahsedemezsiniz. Dolayısıyla bu durum insan haklarıyla, demokrasiyle açıklanabilecek veya korunacak bir durum değildir.
BAKAN AÇIKLAMALARI TATMİN EDİCİ DEĞİLDİR
Ormanlarımız cayır cayır yanıyor. Ve yangınla mücadele kurumlarımız da canhıraş bir biçimde çalışıyorlar. Muhakkak ki Devlet burada elinden geleni yapıyor. Eksikleri var mıdır, bilemem, vardır muhakkak. Ancak burada ilgi çeken konu Orman Bakanının açıklamalarıdır. 17 yıldır tek başına iktidar olan bir partinin bakanının sorunları konuşmaya, o kurumu veya bu kurumu suçlamaya, yıpratmaya hakkı yoktur. Bakan çözümü bulacak ve çözümü konuşacaktır. Türk Hava Kurumu’nun hataları var mıdır, eksikleri var mıdır bunlar ayrı bir “panel” konusu olabilir. Ancak Bakanın açıklama konusu olamaz. Eğer bakanlıkta uçak eksikliği varsa, ekipman eksikliği varsa, bunu tamamlamak bakanın görevidir.
Bakanın yaptığı bu açıklamaların ardından İzmir Milletvekillerinden birisi de bu açıklamaların “yalan” olduğunu ifade etti. Bizler vatandaş olarak hangisine inanacağız? Bakan mazeret bulmamalıdır, bilakis çözüm bulmalıdır.
KADROLAR AK PARTİ’Yİ YIPRATIYOR
2008 yılıydı sanırım. O zaman CHP Genel Sekreteri olan Önder Sav’ın Hacc’a gidecek bir partilisine “boşver Araplara para kaptırma” lafından ötürü çok ağır eleştirilere maruz kaldığını, siyasi bir linçe uğradığını ve aynı zamanda da bilhassa Ak Partililer tarafından ne çok siyasi malzeme yapıldığını hepimiz yaşadık gördük.
Ve şimdi bir bakıyoruz ki; Allah’ın ayetiyle, en kutsalımız Kuran’ı Kerim’le “Bakara makara” diyerek dalga geçen Egemen Bağış büyükelçi olmuş. Bu atamayı doğru bulmak mümkün mü? Burada asıl akla gelen; “bu neden oldu” sorusu oluyor.
Nedense son dönemlerde çok daha fazla gündeme gelen bu tür liyakatsiz ve vatandaşın tasvip etmediği atama ve görevlendirmelerin neden ve kimler tarafından yapıldığı işin doğrusu merak konusu…