Eskiden trafik kazalarında çok canlarımızı yitiriyorduk. Allah’a şükür ki, son zamanlarda bu sayılar oldukça düştü. Hatırlayanlar vardır muhakkak her gün onlarca can kaybettiğimiz günler vardı. Hatta bayram tatillerinden dolayı oluşan trafik yoğunluğunda meydana gelen kazalar maalesef neredeyse savaş kayıplarıyla yarışacak düzeyde idi. Hatta bazı savaşlarla kıyaslayacak olursak trafiğe verdiğimiz canlar savaşta kaybedilen canlardan çok daha fazla olduğunu görüyorduk.
Şimdilerde artık hem araçların güvenliği ve konforu arttı hem de yollarımız daha geniş ve daha kaliteli olmaya başladı. Eskiden yolun bozukluğu kazanın unsurlarından biri olurken şimdilerde o unsur neredeyse ortadan kalkma noktasına geldi.
Peki, o zaman bu kazalar neden oluyor diye sorduğunuzda geriye sadece iki neden kalıyor: Birisi dikkatsizlik, diğeri bilgisizlik…
Dikkatsizlik konusunu şöyle anlatayım; Mesela bir otobüs şoförü günde sadece 9 saat yolculuk yapabilir. Bunu da ancak sürekli olarak 4 buçuk saatten fazla yapamaz. Yani 4 buçuk saat yol gidecek ondan sonra dinlenecek. Daha sonra bir 4 buçuk saat daha gidecek. Ve o günlük görevi bitecek. Bu şoförler günde 11 saat kesintisiz dinleneceklerdir. Bu arada haftada da 6 gün çalışabilirler 7. gün tatil yapacaklardır. Tabii ki bu ILO sözleşmesine göre imzalanan karar gereğidir. Ancak şöyle bir düşününce ülkemiz şartlarında böyle bir durumdan ne otobüs şirketi ne otobüs şoförü mutlu olmaz. Otobüs şirketi masraf artacağı ve kar düşeceği için mutlu olmaz. Otobüs şoförü de az kazanacağı geçimini sağlayacağı paranın azalacağı için memnun olmaz. Dolayısıyla da geliştirilen türlü sistemlerle bu sözleşme by-pass edilir ve bir bakmışsınız 12 saat, belki de daha fazla “direksiyon sallayan” bir şoför ortaya çıkar. Bu şoför bir anlık bir dikkatsizlikle kaza yaptığı zaman da tabii ki tüm halkı üzüntüye boğar.
“Bir anlık” diyorum, aslında trafik kazaları bir anlıktır. Yani önü arkası dakikalarca süren olaylar değildir. Birkaç saniye içinde her şey olur biter. Yani hakkına razı olup bir saniye sonra yola çıkan bir araç veya insanın hayatının kurtulmuş olmasını anlayamayız belki ama işte o insan veya araç bir saniye sabredemezse sonucunu maalesef daha net görürüz.
Ben her zaman söylüyorum; biz İngilizler gibi dakikaları falan ciddiye alan bir toplum değiliz. Yani bizler hala en “eli boşumuzdan”, en yoğun çalışanımıza kadar “öğleden sonra geleceğim” diye bir randevu saati belirleriz. Yani öğleden sonra 13.00 de olabilir; 15.00 veya 16.00 da…
Türklerin randevu sistemiyle ilgili güzel bir de espri vardır: “08.00’de buluşalım; 09.00’a kadar bekle; 10.00’da gelmezsem 11.00’de git”.
Her ne kadar buna gülsek de hiç kimse kendi üzerine alınmazlık etmesin. Bizim zaman mevhumumuz bu şekildedir. Dolayısıyla trafikte acele etmenin, sanki “bir yere yetişiyormuş gibi yapmanın” bir manası yoktur ki… Trafik ışıklarında yeşil yanmadan daha sarı yanıyor, adam arkadan kornaya basmaya başlıyor. Yahu bir dur yeşil yansın da geçelim, değil mi? Halbuki aynı kornaya basan adam 300m. ilerde trafikte bir başka aracın sürücüsü arkadaşıyla camdan cama dakikalarca sohbet etmekten imtina etmez.
Tabii kimse kusura bakmasın, cinsiyetçilik yapmak istemiyorum ama kadın sürücülere de bir çift sözüm var. 30 yılı aşkındır araç kullanıyorum, bu süre içerisinde bir tane kadın sürücü jest yapıp da benim geçişim için yol vermiş değildir. Her ne hikmetse kadın sürücüler toplum yaşamında gördükleri nezaketi trafikte de görmek istiyorlar. Ama şunu unutuyorlar ki, yanından geçtiğimiz veya bir şekilde trafikte beraber ilerlediğimiz aracın sürücüsü kimmiş diye bakma şansımız yok ki… Dolayısıyla trafikte kadın veya erkek değil, her birimiz sürücü olarak bulunuyoruz. Ve ortak noktamız da “trafik kuralları”. Trafik kurallarına ve trafik levhalarına uyduğumuz zaman sürücünün cinsiyetinin hiçbir önemi kalmıyor. Tabii ki nezaket önemli ama sürücünün sürücüye göstereceği nezaket önemli, kadının erkeğe ya da erkeğin kadına gösterdiği değil…
Ve son olarak da maalesef trafik kurallarına ve trafik levhalarına uymak mevcut modern araçlarda çok daha kolay ve zahmetsizdir. Trafik levhalarına ve kurallarına uymamak bir vebaldir, bunu unutmamak gerekir. Ayrıca fuzuli harcanacak her bir litre araç yakıtı veya kaza neticesinde her bir değişecek parça Devlet hazinesine zarardır. En azından bunları unutmamak gerekir. Trafiğin alt yapısı bu kadar düzelmişken bizlerin yapması gereken sadece trafik kurallarına uymaktır.
Dostlukla kalın.