Bir bayram tatilini daha geride bıraktık. “Nerede o eski bayramlar” gibi klişeleşmiş bir sohbet tabii ki etmeyeceğim. Artık bundan sonra bayramların böyle olacağını herkes kabullenmeli ve ona göre davranmalıdır diye düşünüyorum. Bilindiği üzere kurban bayramının diğer bir adı Hac bayramıdır. Hacca gidenler günahlarından arınırlar ve bunun için de kurban keserler. Hacca gitmeyenler de Hacca gidenlerin mutluluklarına sevincine iştirak ederek kurban keserek bu bayramı kutluyoruz.
Kurban kesmek işin ibadet kısmıdır. İnanan her insan, imkanları elverdiği ölçüde kurbanını kesmiştir. Buna kimsenin diyecek bir şeyi yoktur. Kurbanını kesenler de inançlarına göre kurban etlerini üç parçaya bölmüş birinci parçasını aile ve yakınları için ikinci parçasını misafirler, komşular ve dostları için üçüncü parçasını da ihtiyaç sahipleri, yoksullar ve fakirler için ayırmıştır. Dolayısıyla işin ibadet kısmı bir şekilde herkes için tamamlanmıştır.
Ben burada işin daha fiziksel kısmına değinmek istiyorum. Bayram öncesi alışverişine baktığınızda marketler, AVM’ler tıklım tıklımdı. Sanırsınız ki yeniden aylarca evlere kapanacağız ve dışarıya çıkmak yasak olacak. Halbuki bayramın ikinci gününden itibaren çoğu bakkal-market hizmete başlamıştı. Ki bayramın üçüncü günü zaten hayat neredeyse normal akışına dönmüştü bile. Demek ki bayram öncesi ve arife günü üst üste alışveriş yapmanın aslında hiçbir mantığı yoktu.
Yukarıda söylediğim gibi artık “yeni bayram kutlaması” sistemine ayak uydurmamız gerekiyor. Artık eskisi gibi, hatta bundan 30 sene öncesi, 20 sene öncesi gibi bayram kutlamaları kalmadı. Bayramlar eğer aileniz şayet yakınınızdaysa, aynı şehirdeyseniz, aile arasında kutlanan bir geleneğe dönüştü. Hatta aileniz eğer tatile falan gitmediyse demek daha doğru olur sanırım.
Komşuların birbirini ziyareti, eş-dostun birbirine gidip gelmesi işi artık eskide kaldı. Bunu şöyle örneklendireyim. Bizim çocukluk zamanlarımızda aileler, eş dost ziyareti yapardı. Yani bazı akşamlar “gezmeye” bir başka aileye oturmaya gidilirdi. Gidilen yerde önce şeker-kolonya tutulur daha sonra kahveler gelir ardından çay ve çayın yanında birkaç çeşit ev yapımı pasta ardından kuruyemiş faslı olur ve en son meyve ikramıyla gece yarısı civarı eve dönülürdü. Şimdilerde böyle oturmalar kaldı diyebilecek var mı bilmiyorum. Akşam oturmaları neredeyse kalktı. Oturulsa bile zaten bu şekilde ağırlanmalar da kalmadı.
Bilhassa 1990’lardan sonra televizyonun ve daha sonraları internetin de hayatımıza girmesiyle bu tür sosyal ilişkilerimiz ortadan kalktı. Bayramlar da aslında bundan etkilendi. Kurban bayramı, Ramazan bayramına göre biraz daha meşakkatli olduğu için bu zorluklar kurban kesme işini de aslında zora soktu. Böyle bir araştırma var mı bilmiyorum ama araştırılsa sanırım daha iyi anlaşılabilir. Son 20 senede fiziki olarak kurban kesme oranı sanırım oldukça düşmüştür. Bayram öncesi yazımda detaylıca anlatmıştım. Kurban kesmek oldukça zor bir hal aldı. Ve büyük bir çoğunluk kendince güvendiği vakıf, dernek gibi oluşumlara kurbanının parasını ödeyerek kurbanının güvendiği dernek ve vakıflar aracılığıyla fakir ülkelere gönderilmesini istedi. Böylelikle kurbanını kesmiş oldu ve bu ibadeti yapmış olmanın rahatlığıyla o meşakkatli kurban kesme olayından feragat etmiş oldu. Ben bundan sonraki senelerde bu tarz kurban kesmenin daha da çoğalacağını düşünenlerdenim.
Buradaki meşakkatli uygulamaların bu yola sevk edeceği çok aşikar. Fiziki olarak kurban kestiğinizde işiniz bitmiyor çünkü. Kocaman kurban etlerini kesip doğramaktan anlamıyorsanız bir de kasap bulmanız lazım ki o kasap için de günlerce evvelinden randevu almak durumundasınız. Kurbanınızı kesip kasaba verdikten sonra kasabın vereceği zamana göre gidip “işlenmiş” olan eti almak da görevleriniz arasında.
Bu arada bayramın üçüncü ve dördüncü günü kurban etini kıyma yaptırmak isteyen vatandaşların en büyük şikayeti de açık kasap bulamamak veya kasabın et çekmediğiydi. Hatta Kasaplar Odasının “etinizi kasaplarda çektirin” diye reklam afişini Sille Caddesinden her geçen gün gördüğümü düşününce bu olayın ne anlama geldiğini de anlamakta güçlük çektiğimi belirteyim.
Öyle veya böyle bir bayramı daha bitirdik ve her bayramda olduğu gibi çok uzun bir tatil süreci olduğunu da artık düşünmeliyiz. Ülkemizin böyle uzun tatillere değil bilakis çok çalışmaya ihtiyacı olduğunu sanırım herkes görmektedir.
Artık değişen şartlarda nasıl ki artık TBMM’nin aylarca tatil yapmasına karşıysam, nasıl ki adli tatilin bu kadar uzun olmasına karşıysam, bu tür bayramlarda da bu kadar uzun tatil yapılmasının bir manası artık yoktur.
Dostlukla kalın.