Seçimler demokrasinin temelini oluşturmasa da seçimsiz bir demokrasi de düşünülemez. Yani demokrasi seçim olmadan olmaz ama bunu “her seçim demokratiktir” diye algılamak yanlıştır. Sonuçta ülkemiz demokratik bir cumhuriyettir ve seçimler de her daim yapılacaktır.
Geçtiğimiz günlerde tarih araştırmacısı, gazeteci Murat Bardakçı’nın elindeki bir belgeye göre 1830’lu yıllarda muhtarlık seçimi yapılıyormuş Anadolu’da. Ayrıca herkesin bildiği üzere Osmanlı’daki ilk seçim de 1876 yılında Abdülhamit döneminde yapılan seçimlerdir.
Yani anlayacağınız seçimler Türkiye’de 100 yıldan fazla senelerdir yapılmakta ve her bir seçimde onlarca, yüzlerce aday çıkmaktadır. Bunlardan bir kısmı seçilmektedir, bir kısmı da seçilememektedir.
Seçim işi biraz da kısmet işidir bence. İnsanın kısmetinde varsa bir şekilde aday olduğu yerde seçilir ve görev alır. Eğer kısmetinde yoksa da ne kadar uğraşırsa uğraşsın hiçbir seçimde amacına ulaşamaz. Böyle tanıdığımız birçok siyasetçi oldu Konya’da da… Genel seçim oldu, milletvekilliğine aday oldular, yerel seçim oldu, belediye başkanlığına, belediye meclislerine aday oldular. Ve bu isimlerin, partilerine de maddi ve manevi oldukça destekleri olmasına rağmen hiçbir seçimde amaçladıkları yere seçilemediler. Öteki taraftan, hiç partiyle alakası olmayan, bir anda ortaya çıkıp aday olup seçilip giden siyasetçiler de tanıdık.
Öncelikle yerel seçimlerde aday olmuş olan tüm adaylar bu yukarıda yazdıklarımı unutmasınlar. Çünkü bugün o aday olanlardan birçoğunu yarın Konyalı olarak hiç hatırlamayacağız bile…
Şöyle örneklendireyim: çok uzağa değil, 30 sene öncesine gidelim. Konya’nın 14 milletvekili var. Bunlardan 12’si ANAP’lı. Şimdi “bu 12 ANAP’lı milletvekilini sayın” falan demeyeceğim. Ama biliyorum ki birçoğumuz sayamayacak durumdayız. Burada dikkat edin, “adaylardan” bahsetmiyorum. Seçilmiş vekillerden bahsediyorum. Belki o dönem ANAP adaylarına baksak yüzlerce isim olabilir. Ve onları sayma şansımız zaten yok.
Anlayacağınız burada kazanan belediye başkanını bile bundan 15-20 sene sonra hatırlamakta zorluk çekecekken, seçilmemiş ve aday olarak kalmış isimlerin belki de hiç “esamesi” okunmayacak.
Dolayısıyla adaylar bu gibi durumları da düşünerek, ona göre davranmalılar. Şimdilerde herkes yanlarına gelince “başkanım, başkanım” diye hitap ederler ama bu onları “başkan” yapmamalı. Çünkü onlar ancak seçim sonunda başkan olabilirlerse olacaklar. Yani tabiri caizse “gaza gelmemeliler”. Seçildikleri takdirde amenna da, seçilmedikleri takdirde 1 nisandan itibaren başkanlık falan bitecek. O yanlarında “başkanım” diye gezinenler de kaybolacaklar. Bunları düşünmek lazım ve en azından daha evvel bu durumda olanlardan tecrübelerini paylaşmalarında yarar göreceklerdir.
Bir başkan adayı ile tanışıyoruz. Yanındakilere soruyoruz: “Sen kimsin? Ben basın danışmanıyım.” “Sen kimsin? Ben asistanıyım.” “Sen kimsin? Ben hık deyicinin, tokmak dövücüsüyüm”.
Ha hadi bu insanları profesyonellik bağlamında yanında tutuyorsun ama bari liyakat olsun. Yani basın danışmanıyım diyenin, basınla alakası ne tartışılır. Asistanım diyenin çanta taşımak dışında neyi asiste ettiği tartışılır. Danışmanım diyenin kendine himmeti tartışılır durumda. Eee sormazlar mı, Allah korusun sen yarın belediyeyi alırsan ve böyle liyakatsiz ve mesnetsiz adamlarla çalışarak Konya’ya hizmet mi edeceksin? Veya böyle anlamsız işler yapan adamdan belediye başkanı mı olur?
Türkiye bu “kasaba politikası” mantığını aştı artık. Politika bir matematik işidir. Ve ciddi bir iştir. Öyle “hadi bakalım beni aday göstermişler, kasabalıyı nasıl kandırırım, gözünü boyarım” mantığı bitmiştir. Bundan sonraki süreçte ciddi olmayan ciddiye alınmaz.
Aslında her seçimde adayların çok büyük önemi olur. Çünkü bu adaylar seçimden sonraki süreçte yaptıkları çalışmalarla, kazanamasalar da hem halk tarafından sevilir hem de partilisi tarafından ilgi görür. Yani siyaset arenasına yeni isimler katılır ve bunlar zaman içerisinde Konya siyasetinde söz sahibi olurlar. Geçmiş dönem politikacıları bir düşünün, nasıl tanındıklarını ve nasıl sevgi topladıklarını bir düşünün, ne dediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Bu seçimde bu şekilde birkaç isim çıkabilirdi ama işte liyakatsiz ve siyasetten anlamayan insanlarla çalışmak ve onlarla yol çizmek insanı yanıltır. “10 tane yanlış bir tane doğru etmez”. Ancak şu da siyasette bir gerçektir ki “siyasette 1 yanlış tüm doğruları götürür”.
Sadece bir örnek vereceğim Karatay’da Avukat Ahmet Tamer bana göre çok oturaklı, konuşmalarıyla, tavırlarıyla ve tespitleriyle Karatay için çok önemli bir siyasetçi kazanımı. İyi Parti’nin adayı. Karatay’da yine bence diyeceğim seçimi kazanma şansı yok. Karatay’da zaten Mehmet Hançerli’nin dışında yani AK Parti adayının dışında kazanacak bir isim zaten gözükmüyor ama Karatay ve Konya Ahmet Tamer ismiyle yeni bir siyasetçi kazanıyor.
İşte belediye başkanı bir kişi olacak ama ülkenin çok fazla siyasetçiye, ülkeyi yönetmeye aday isimlere ihtiyacı var. Eğer başkan olamıyorsan bile ülkeyi yönetmeye aday olmak en büyük amaç olmalıdır.