Seçimler yaklaştıkça daha çok göreceğimiz STK ziyaretlerini şimdilerde de görmeye başladık bile… Siyasi partiler, siyasi çalışmalarının içerisine muhakkak bir “STK’lar toplantısı” ya da “STK ziyaretleri” programı eklerler. Hep merak etmişimdir, siyasiler bundan nasıl bir politik katkı elde ederler diye ama halihazırda cevap bulmakta zorlanırım.
Bir kere başta şunu koyalım sanayi ve ticaret odaları, borsalar, esnaf odaları gibi kuruluşlar STK değildir. Bunlar mesleki kuruluşlardır. Yani aynı mesleği yapan kişi, kurum ve kuruluşların oluşturduğu iş dayanışması amaçlı kuruluşlardır. Dolayısıyla bu kuruluşları STK olarak nitelemek ve adlandırmak yanlıştır.
Ayrıca tüm dünyada kabul edilen bir tek sivil toplum kuruluşu tarifi vardır. O da “Devlet’le iş yapmayan” kuruluşlardır. Hani şimdi olduğu gibi dernek kurup soluğu belediyenin kapısında alan kurumlara STK denilmez.
Burada en önemli konu STK’nın Devlet’ten bir menfaat elde etmemesidir. Ve maalesef Türkiye’de bu bağlamda STK sayısı oldukça azdır.
STK’ların en önemli özelliklerinden birisi de demokratik oluşudur. Yani yönetimlerini demokratik yollarla ve usullerle yapmalarıdır. Bu özellikleriyle vakıflar demokratik yönetimlere sahip olmadıkları için zaten STK olma özelliğine sahip değildirler. Konya’da 3 binden fazla dernek bulunmaktadır. Ancak bunların büyük çoğunluğu STK olma özelliğine sahip değildir. Konya’da ilçelerle beraber 1000 civarında cami yardımlaşma ve yaşatma derneği vardır. Bunlardan yaklaşık 600 civarındaki dernek merkezi Konya’nın merkezdeki ilçeleri Karatay, Meram ve Selçuklu’dadır. Ve bu derneklerin hemen hepsi belediyeden çimentosundan, kumuna kadar destek almak için sıralanmıştır. Bundan dolayı da STK özelliği taşımamaktadır.
Hele ki bazı dernekler vardır, bunlar isim olarak kocaman yer kaplamaktadır ama 5 kişilik, 7 kişilik yönetimini toplayacak durumda değildir.
Bir ara 100 civarında dernek bir araya gelmiş ve bir oluşum oluşturmuşlar ve basın toplantısı yapmaya karar vermişler. Ben de gittim. Bir baktım 20 kişi bile yok. Hatta o zamanki başkana “Sayın Başkan her dernekten bir tane temsilci olsa 100 kişi olurdu” diye söylemiştim. Tabii ki bizdeki bakış açısı dernek de kursak, vakıf da kursak amaç “Devlet’e sırtını dayamak” olduğu için STK özelliği taşıyıp taşımama gibi bir kaygısı olmamaktadır.
İşte bu şekilde derneğinde 5 kişi bile toplayamayan sözde STK’nın başkanına, politikacıların, milletvekillerinin, bakanların gidip de sanki bir “toplum lideri” gibi davranmalarını anlayamıyorum.
Daha açık konuşmak gerekirse, oy kullanmaya gideceğimde eşimin oyundan, çocuğumun oyundan bile emin olamam. Ki bu tür bir güya STK temsilcisinin peşine düşüp de insanların oy vereceğini hiç düşünmem.
Sözün özü şu aslında: Türkiye’de bu STK kavramı yeniden düzenlenmeli. Mesleği “STK’cılık” olan kişileri ayıklamalı. Hatta STK kavramının yanı sıra bu oda ve borsa kavramlarını da yeniden gözden geçirmek gereklidir diye düşünüyorum. Ona da bir başka yazımda değineceğim. Mesela böyle bir mesleki birliğin başına, kendine göre seçilen, ama aslında siyasi iktidarın gücüyle atanan şahıs “yerel gazetelere ihtiyacım yok” diyebiliyor. Neden böyle diyebiliyor, “siyasi dalkavukluk” müessesesi olmasa bir dakika o koltukta oturabilir mi tabii ki bunlara da bir başka yazımda değineyim.
Dostlukla kalın.