26 Haziran’da bir grup “onur yürüyüşü” adı altında İstanbul’da bir yürüyüş gerçekleştireceklermiş. “Bir grup” diyorum kimse ismini yazmak istemediğimi falan düşünerek öküz altında buzağı aramasın. Sadece bu grupla ilgili bir bilgim falan yok. Ve zaten hep yazılarımda da belirttiğim gibi olaylara odaklanmak lazım. Kişilerle, kimin bu olayın sahibi olduğuyla ilgilenmek kimseyi bir adım öteye götürmez. Sadece bu grup hakkında şunu söyleyeyim; zannedersem bu yürüyüş yapacak gruptaki insanların cinsel tercihleri bizlere biraz farklı geliyor. Yani eşcinseller…
Şimdi bu grup yürüyüş yapacaklarmış ve bunu haber alan Alperen Ocakları Vakfı İstanbul Başkanı Kürşat Mican “vay efendim bunlar yürüyemezler, biz gereğini yaparız” diye gözdağı veren bir açıklama yapmış.
Malumunuz Konya’da da Alperen Ocakları var. Ve içerisinde pırıl pırıl ülkesini seven, manevi duygularına bağlı, kültürüne sahip çıkan gençler var. Bazılarıyla da tanışıyoruz zaman zaman ve sevdiğimiz arkadaşlar.
Ancak burada şunu söylemeliyim ki; artık “benden olmayan isterse ölsün” mantığını bir kenara bırakmak lazım.
Ve bahse konu Alperen Ocakları Başkanına, o gruptan biri olan ve aynı zamanda yazar Çağla Akalın bir yanıt vermiş ki bence bir manifesto olarak algılanmalı…
Akalın diyor ki "Bu ülkede herkes ahlaklı dini bütün birinci sınıf vatandaş, bir tek eşcinseller ahlaksız. Arakan’da Suriye’de Türkmenistan’da Müslüman olduğu için öldürülün din kardeşlerin için neden mücadele etmiyorsunuz? Karaman’da 45 erkek çocuk tecavüze uğruyor neden bir açıklama yapmıyorsunuz? Suriye'deki savaştan kaçan çocuklar sokaklarda dileniyor neden yardımcı olmuyorsunuz? O kadar asker şehit oluyor neden gönüllü askerliğe başvurmuyorsunuz? Yüzde 99 Müslüman olan ahlaklı bir ülkedeyiz derken bizlerle birlikte olan kişiler bu toplumda değil mi? Her gün yüzlerce kadın bu ülkede taciz ve tecavüze uğruyor. Her ay trans kadınlar katlediliyor, köpeğe, eşeğe, ördeğe, kundaktaki bebeğe tecavüz edilirken bu toplumun ahlakı uykuya mı dalıyor?”
Son zamanlarda zaten gerginliği en üst seviyede yaşayan toplumumuzda bu tür gerginliğe yol açacak müdahalelerden herkes kaçınmalıdır. Sonuçta Türkiye Cumhuriyeti’nde yapılan yasa dışı bir iş varsa bunun muhatabı güvenlik güçleridir. Bunun dışında Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları, kim olursa olsun kendilerine göre bir hak arama veya bir sorunlarını kamuoyuna taşıma gayretine girecekse bunun muhatabı da başka bir dernek veya vakıf olmayacaktır.
Bakın Çağla Akalın’ın şu sosyolojik tespitine de kulak vermekte yarar vardır: “Benim yaşam hakkımı elimden alıp beni ötekileştirip, 4 duvar arasında bütün çirkin fantezilerini benimle yaşayıp toplumda saygın olarak tanınan bilinen kişiler bizleri ahlaksız olarak yargılamadan önce vicdanı ve kendi ahlakı ile yüzleşmeleri gerekiyor.