Sağlık turizmi Konya için biçilmiş kaftandır
Hangi iş yapılacaksa yapılsın akıllıca olmalı. Yani hani bir tabir vardır ya “körler şehrinde ayna satmak” diye; yapılacak işi her zaman akıllıca seçmek gereklidir. Bu durum aslında şehirler için de farklı değildir. Şehirlerde de bir yatırım, bir değerlendirme, bir çalışma yapılacaksa bu da akıllıca olmalıdır.
Her zaman “Konya’nın bir turizm şehri” olduğunu söyleriz. Neden turizm şehridir? Çünkü dünyaca ünlü İslam alimi Mevlana Hazretleri’nin türbesi ve müzesi Konya’dadır. Arkeolog ve tarihçiler için dünya açısından çok büyük önem arz eden Çatalhöyük Konya’dadır. İsevi düşüncenin önemli merkezlerinden Sille ve aynı zamanda Kilistra Konya’dadır. Sadece Dünyada önem arz edenleri buraya örnekledim. Bu örnekleri çoğaltmak gayet mümkündür.
Tüm bu eldeki varlıklara rağmen bunları yeterince kullanabiliyor muyuz derseniz, bu sorunun cevabı düşündürücüdür. Çünkü bu tarihi ve turistik yerlerimize baktığımızda görülen ortak kanı buraların alt yapısının yeterli olmayışıdır. Yani yeterli yatırımı yapmadığımız yerlerden yeterli turistik beklentiler içerisine girmemiz mümkün değildir.
Dolayısıyla Konya için “turistik yer” tabirini kullansak da, “mistik turizmin merkezi” veya “kültür turizminin merkezi” veya “kaplıca turizminin merkezi” gibi tasvirleri kullanmamız çok doğru olmaz. Daha doğrusu hepsinden biraz biraz olmasına rağmen, “tam şudur” diyemeyiz.
İşte Temmuz 2017’de Dr. Mehmet Portakal bir basın toplantısına çağırmıştı. Konya Sağlık Turizm Derneği’ni kurduklarını açıklamıştı. Aslında bizlerin de literatürüne bu dernekle birlikte “sağlık turizmi” ibaresi girmişti.
İşte aslında Konya için belki de alt yapısı en hazır olan yani “tam şudur” diyebileceğimiz turizm dalımız sanırım sağlık turizmi olabilir.
Gerek Devlet hastanelerimizle, gerek üniversite hastanelerimizle, gerek özel hastanelerimizle ve gerekse sağlık merkezlerimizle Konya, kelimenin tam anlamıyla ‘dört dörtlük bir sağlık turizmi” şehridir.
Dünyanın dört bir yanından hastalar şehrimizdeki çeşitli hastanelere, tedavi ve operasyonlar için gelmektedirler.
İşte dün ziyaretimize teşrif eden Sağlık Turizm Derneği Başkanı, Dr.Mehmet Portakal sağlık turizminin Konya’da 12 kat arttığını söyledi. Bu gerçekten hem güven verici hem de işin doğrusu gururlandırıcı.
Mesela bir hasta Dünya’nın herhangi bir ülkesinden bir şekilde Konya’ya geliyor. Bu hasta Konya’ya gelirken, tek başına gelmiyor. Yanında eşiyle, dostuyla ve yanında yardımcı olabilecek birileriyle geliyor.
Burada hastaneye ulaşıyor, yatıyor ve yanındakiler de bir otele yerleşiyor. Bu arada ulaşımı kullanıyorlar. Taksi, dolmuş ulaşıma para harcıyorlar. Çıkıyorlar dışarıya geziyorlar, tozuyorlar Konya’yı görüyorlar ve memnun kalırlarsa dostlarına, ahbaplarına anlatacakları doneleri topluyorlar. Bu arada gezdikleri taraflarda yemek yiyorlar, çay-kahve bir şeyler içiyorlar, alışveriş yapıyorlar. Memnuniyetle buradan ayrıldıklarında dostlarına arkadaşlarına anlatıyorlar ve gerek ülkemizin gerekse şehrimizin reklamını yapıyorlar. İşte en sade haliyle turizm zaten bu değil mi?
Ve sağlık turizmi Konya için biçilmiş kaftan. Ve bu sağlık turizminde ülkenin ve şehrin kazancı da çok büyük. İşte sırf bu nedenlerle bile Konya Sağlık Turizm Derneği’ne sahip çıkmak lazımdır.
Bu konuda Konya’yı aydınlattığı için bu derneğin kurucusu da olan Dr. Mehmet Portakal’ı da tekrar tekrar kutlamak gereklidir. Vizyonel bakış açısıyla, çağdaş bir anlayışa sahip kişiliğiyle Konya için çok modern atılımlar yapan Mehmet Portakal Hoca’nın Konya’ya yaptığı katkıları da görmek ve anmadan geçmemek lazım.
Sağlık turizmi de zaman geçtikçe çok daha fazla anlaşılacak bir turizm dalı olarak Mevlana turizmiyle yarışacak gibi gözüküyor.