Biliyorum ki bugün okuyucular Konya Olgunlaşma Enstitüsü ile ilgili bir yazı bekliyorlardı. Ancak bu yazımla ilgili araştırmalarım henüz sonuçlanmadığı için bugüne yetiştiremedim. Ama bu hafta içinde Olgunlaşma Enstitüsünde yaşananları ve haksızlıkları sizlerle paylaşmayı düşünüyorum.
Bugün yine neredeyse tüm Konyalı hemşerilerimizin ilgisini çekebileceğini düşündüğüm iftar sofralarından bahsetmek istiyorum.
Bilhassa son senelerde lokanta, restoran otel ve cafelerde iftar yemeği vermek adet haline geldi. Malumunuz buna hiçbir itirazımız yok. Ancak bu yerlerdeki fahiş fiyat artırımlarına itirazım var. Ve de bu konuda gerek belediyeler, gerekse odalar bir önlem almalıdır.
Bakın şöyle bir örnek vereyim: Ramazan ayı dışında, bir restoranda mesela lahmacun yiyeceğimizi düşünelim. Bir kişi normal şartlarda altında 2 lahmacun yanında da 1 ayran yer ve kalkar. Ve lahmacunun yanında da bir garnitür zaten müesseseden ikram edilir. Bunun bedeli nedir derseniz, 2 lahmacun 5 TL’den 10 TL. Ayran da 2 TL olsa 12 TL’dir. Peki, Ramazan ayında bu menünün bir lokantada ya da restoranda bedeli nedir derseniz; 50 TL’dir. Farkı sadece 1 adet hurma, 2-3 zeytin, 2 yemek kaşığı tahin-pekmezdir.
Ramazan ayı dışında 12 liraya yiyebileceğiniz bir yemeği, Ramazan ayında 50 liraya yiyorsanız burada bir tuhaflık ve önlem alınması gereken bir konu vardır. Vatandaş mağdur edilmektedir ve bu tür kazanç sağlamak isteyenler de haksız kazanç sağlamaktadır.
Hepimiz gerek sosyal medyada, gerek diğer reklam mecralarında bu tür restoran, cafe, lokanta, otel gibi yerlerin iftar menülerini görmüşüzdür. Ve de bu menüleri sunarken de öyle bir abartı içerisindedirler ki, oruç olmamızın da verdiği psikolojiyle bu menüleri hem gözümüzde çok büyütmemize hem de kabullenmemize sebep vermektedir.
Halbuki, iyi incelendiğinde görülecek olan şudur: Pide, 1 adet hurma, 1 adet çeri domates, 1 dilim peynir, 3-4 zeytin, 2 çorba kaşığını geçmeyecek şekilde tahin-pekmez, 1 salatalığın dörtte biri kadar salatalık. Çorba yemeğin başlangıcı. Ardından 1 adet paçanga cinsi bir börek. Ardından ana yemek yani çoğunlukla pilav üzeri kavurma ya da piliç, ardından tatlı –ki genelde sütlü tatlı- ve son olarak da çay…
Ortalama böyle bir menünün fiyatı Konya’da kaç lira derseniz, 90 ile 120 lira arasında değişiyor. Aynı menüyü Ramazan ayı sonrası yerseniz kaç lira dersiniz 40 lira ile 60 lira arasında değişiyor. Yani neredeyse yarı yarıya fark ediyor.
İşletmeciler bu konuda muhakkak ki kendilerince haklı olduklarını savunan bazı açıklamalarda bulunabilirler. Yani “biz sofraya iftariyelik koyuyoruz, tatlı koyuyoruz, masrafımız artıyor vb.” gibi açıklamalar yapılabilirler. Ama bir insanın önüne ne kadar yemek koyarsanız koyun, yiyebileceği kadar yiyebilecektir.
Normal bir insanın azami yiyeceği duble(2) etliekmektir. Bu insanın önüne 10 tane etliekmek de koysan yiyeceği etliekmek sayısı değişmeyecektir.
Dolayısıyla bunun adı bilerek veya bilmeyerek fırsatçılıktır. Bunu bilmeden yapanlara bir sözümüz yoktur ama bilerek, insanların Ramazan ayındaki zaaflarını değerlendirmek adına fırsatçılık yapanları da tabii ki ayıracak olanlar Belediye ve Oda görevlileridir.
Hadi bu sene yine geçti ama en azından önümüzdeki sene bu fırsatçılığın önüne geçmek gerekmektedir.