Birçoğunuzun malumu olduğu üzere Selçuklu Belediyesi yıllardır, Osmanlı Beyliği’nin kurulduğu Bilecik-Söğüt bölgesine, Konyalı hemşerilerini götürüyor. O bölgedeki manevi ve tarihi ruhu hissetmelerine yardımcı oluyor. Öncelikle tarihi ve manevi misyona aracılık etmesi dolayısıyla, başta Selçuklu Belediye Başkanı Ahmet Pekyatırmacı olmak üzere tüm emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Bu “tüm emeği geçenlere” lafı genelde söylenir ama bu konuda gerçekten o kadar çok emeği geçen var ki, kafile başkanından, rehberine; TCDD’den, otobüsle taşımayı sağlayan turizm şirketine, lokantasından, müze müdürüne kadar… Ve en önemlisi de tüm bunların organizesini yapan Selçuklu Belediyesi Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürü Zafer Şahin ve tüm Selçuklu Belediyesi birimlerini ayrı ayrı tebrik etmek gerekiyor.
Geçtiğimiz pazartesi Selçuklu Belediyesi konu hakkında daha geniş bilgi verebilmek adına basın mensuplarına böyle bir tur organize etti. Gazetemizi temsilen biz de katıldık bu tura. Şunu çok açık belirtmeliyim ki her şey oldukça profesyonel. Sabah 06.00 civarında başlayan Bilecik’e hızlı tren yolculuğumuz, 2 buçuk saat gibi bir sürede Bilecik’in yeni gar binasında trenden inmemizle devam etti.
Oradan otobüsle Şeyh Edebali’nin türbesinin ve Orhan Camii’nin bulunduğu yere gittik. Burada takdir etmemiz gereken bir durumu anlatmalıyım. Türbe ve camiinin olduğu yerin merkezine bir otopark ve dinlenme alanı düşünülmüş. Ayrıca yine aynı alanda tüm Osmanlı padişahlarının hayatlarının anlatıldığı kısa bir sergi alanı oluşturulmuş. Yani aracını park eden ziyaretçi önce bu sergi alanını bir gezip hatta oluşturulan küçük salonda bir de kısa bir üç boyutlu film izleyip ardından cami ve türbeyi gezebilir. Bu ziyaretlerini bitiren ziyaretçi tekrar alana döndüğünde oradaki dinlenme yerlerinde oturup, çayını-kahvesini yudumlar veya karnını doyurabilir. Gayet güzel düşünülmüş bir turizm alanı burası. Ardından Söğüt’te bulunan Ertuğrul Gazi türbesi de ziyaret açısından önemli bir tarihi yer.
Tabii ki gerek Bilecik’te, gerekse Söğüt’teki ziyaret yerleri bu kadarla sınırlı değil. Müzeler, camiler, tarihi binalar, yüzlerce yıllık ağaçlar, burada her birini görme şansına sahip olduk.
Ayrıca öğlen ve akşam yemeklerinin yenildiği restorana kadar her şey öyle dakik ve planlı, programlı ayarlanmış ki hiç sekme yaşanmadı.
Ve Konya’da yaşayan hemşerilerimizden, bu programa katılma şansını yakalayanlar, her gün bizim bu uyguladığımız programın aynısını uyguluyorlarmış. Bu da ayrıca takdire şayan bir durumdur.
Biraz da Bilecik’ten bahsetmek gerekirse, Bilecik Konya’da yaşayan bizler için oldukça küçük bir şehir. Hatta biraz daha sınırlayacak olursak, Selçuklu ilçesinin bile en az beşte biri. Dolayısıyla gözlemlediğimiz birçok şey, Konya’da fazlasıyla yer almaktadır. O nedenle de Bilecik’i görünce Konya’da ne kadar güzel bir şehirde yaşadığımızı bir kez daha düşünüyorsunuz. Ama Bilecik’in tamamen yemyeşil bir dağ-tepe ve manzara içerisine oturduğunu da es geçmeyeyim.
Ve Bileciklilerin hakkını vermek lazım, müthiş bir turizm materyalleri yaratmışlar kendilerine. Müzelerine baktığınızda çok güzel biçimlendirmeler bulunurken, tarihi duygulardan oldukça yoğun yararlanmışlar. Bunun da turizme hizmetini çok güzel sağlamışlar. Osmanlı’nın kuruluşuyla ilgili oluşturulan bu turizmin bir benzerinin, Selçuklu Devleti için Konya’da Açıkhava müzesi şeklinde yaratılabileceğini de söylemeden geçersem Konya’ya haksızlık etmiş olurum.
Gezimizde Selçuklu Belediye Başkanımız Ahmet Pekyatırmacı’nın dışında Selçuklu Kaymakamı’mız Ömer Hilmi Yamlı da teşrif ettiler. Tabii ki onların eşliğinde bu yerleri gezip yorumlayabilmenin ayrıcalığını da yaşamış olduk.
Gerek Kaymakamımıza, gerek Belediye Başkanımıza, gerekse Selçuklu Belediyesi Basın bürosuna başta Zafer Şahin olmak üzere tüm personele bu güzel ve öğretici ziyaretler için tekrar teşekkür ederim.