Önemli olan parti kurmak değil
Siyaset bir yaşam biçimidir. Yani insanlar siyasetleri doğrultusunda yaşamayı seçerler, en azından seçmelidirler. Siyasi tercih, “ısmarlama” usulü olmaz. Hatta belki birçoğuna ters gelecek ama yine de yazayım; “menfaat uğruna bile bir partiye geçmenin bir anlamı vardır. Ama hiçbir şey bilmeden bir partili olmanın hiçbir manası yoktur”.
Siyaset bir yaşam biçimi derken şöyle bir açıklama yapmak lazım sanırım. Siyaset bir bilimdir. Yani siyaset olgusaldır. Siyasette kuşkucu ve eleştirisel bakış önemlidir. Seçicidir, mantıksaldır. Evrenseldir, genelleyicidir ve sistemlidir. Dolayısıyla öyle üstünkörü bir bakış açısı değildir siyaset…
Siyasetin örgütleri partilerdir. Partilere geçmeden önce örgütlerden (Teşkilat ve örgüt eşanlamlı kelimelerdir. Örgüt Türkçe, teşkilat Arapça’dır) bahsetmek gerekir. Örgüt temel manada “aynı amaca ulaşmak için aynı araçları kullananların” birlikteliğidir. Yani “aynı amaç-aynı araç” olacak. Güçlü örgütlerde en önemli ayrıntıdır bu durum. Tabii ki farklı örgüt şekilleri, farklı örgütlenme modelleri vardır ama bugün o konuya değil, parti örgütlenmelerine değinmek istiyorum.
Partiler, kendi fikirlerini iktidar yapmak için kurulup onun için çaba sarf ederler. Bu da onların zaman zaman “araçlarında” farklılık yaratsa da amaca ulaşmak için birlikteliklerini güçlendirir. Partiler iktidar olma düşünceleri doğrultusunda sivil toplum kuruluşlarından ayrışırlar. Yani partiler birer STK değildir. Bunu iyi anlamak lazımdır. Şimdi yazıyı buraya kadar okuyanlar “iyi ki söyledin bilmiyorduk” diyebilirler. Ama “bizler genelde her şeyi biliriz ama uygulamada bu bildiklerimizi hep unuturuz” ayrıntısını hatırlatmam lazım.
Neden bunu uyarma gerekliliği gördüm onu da kısaca açıklayayım. Mesela bir parti kurulur ve il başkanı Vali’yi ziyarete gider. Ardından da “falanca parti valiyi ziyaret etti” diye bir haber basına servis edilir. Nedir şimdi bu? Vali ziyareti siyasal bir hareket de değildir, bir partinin işi de değildir. Mesela siyasi parti o ilin bir sorunun çözümü için valiyi ziyarete gider ve burada validen çözüm için ilgi ister. Bunun da adı “vali ziyareti” değil; ilin sorunlarına gösterilen duyarlılıktır.
Aynı şekilde parti örgütlerinin görevleri ziyaret değildir. Yani falanca derneği ziyaret, filanca vakfı ziyaret, parti örgütünün işi değildir. Yine örnek olarak vereyim; mesela “falanca sağlık derneği” diyelim. Parti örgütünün işi burayı ziyaret etmek değil, sağlıkçıların yaşam kalitesini artıracak teklif önerilerini araştırıp, kamuoyuna sunmak olmalıdır.
Kısacası siyasi parti yönetimleri, bir STK gibi orayı burayı ziyaret etmek yerine, bulunduğu kentin sorunlarıyla ilgili çözümler ortaya koyup, o sorunların çözümünün takipçisi olmalıdır. Yani siyasi partilerin örgütleri her daim siyaset üretmelidirler. Boş ziyaretler siyasi partilerin işi olmamalıdır.
Birileri “ziyaretin ne zararı var ki” diyebilir. Ancak şunu unutmamak lazımdır, siyasi partiler ürettikleri siyasetleriyle insanları kendi arkalarında toplarlar. İşleri siyaset üretmektir. Bu ürettikleri siyaseti de iletişim ve basın yoluyla kamuoyuyla paylaşırlar. Ama ziyaret bir siyaset üretme biçimi değildir. Ve siyasi partiler nezaket dahilinde ziyaretlerde bulunabilir ancak bu iletişim ve medya yoluyla paylaşacak bir unsur değildir.
Siyasi partiler kesinlikle profesyonel olmak ve düşünmek zorundadırlar. Siyaset üretemeyen ve ürettiği bir siyaset olmayan siyasi parti örgütleri derhal değişmeli ve bu siyaseti üretecek yeni insanlara yerlerini bırakmalıdırlar.
Artık, toplum, üretilen siyasete göre siyasi örgütlere destek vermektedir. Siyaset üretmeden her gün Zafer Meydanı’nda gezmekle örgüte destek alma imkanı bulma dönemi maalesef kapanmıştır.
Dostlukla kalın.