YÖK KAPATILMALI
Boğaziçi Üniversitesi’nde 12 Temmuz’da yapılan seçimlerin ardından rektör ataması yeni gerçekleşti. Buna göre aday olup yüzde 86 oy alan kişi yerine aday dahi olmayan bir kişi atandı. Şimdi bunu fırsat bilen muhalefet cumhurbaşkanına yüklenecek. Halbuki eksiklik acaba cumhurbaşkanından mı kaynaklanıyor?
Malum olduğu üzere, rektörlük seçimlerinde akademisyenler oy kullanarak adaylar arasında bir sıralama yapıyorlar. Buradan altı isim YÖK’e gidiyor ve bu altı isimden üç ismi YÖK, Cumhurbaşkanı’nın önüne götürüyor ve daha sonra birisini Cumhurbaşkanı atıyor.
YÖK, Cumhurbaşkanı’na 3 isim verirken 1. sırada atanan rektör olan Prof. Dr. Mehmet Özkan’ı veriyor. Cumhurbaşkanı da bu ismin atamasını yapıyor. Yüzde 86 oy alan isim ne oldu diyorsunuz değil mi? İşte o isim YÖK’ün umurunda değil…
Bu iş Cumhurbaşkanı’na zarar vermek değil midir? Şimdi herkes YÖK’ün keyfiliği yüzünden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirmeyecek midir? Cumhurbaşkanı Erdoğan “ben yüzde 52 oy alarak geldim” derken demokrasinin en önemli unsurlarından biri olan seçim donesini kullanırken, yüzde 86 oy alanın rektör atanmamasını gündeme getirmeyecekler mi? Bir de üstüne üstlük yeni atanan rektörün bir AK Parti milletvekilinin kardeşi olması muhalefet tarafından kullanılmayacak mı acaba?
Hep söylemişimdir YÖK eğitime yararlı bir yapı değildir. Yaptığı hatalarla da kesinlikle yararlı sonuçları engellemektedir.
DERNEKLERE ÇÖZÜM BULUNMALI
Konya’nın en güncel konularından birisi malum bir eğitim ve kültür derneğinin pavyon olarak çalıştığının tespit edilmesi olsa gerek.
Tabii ki bu haberi okuyanlar dernek adı altında böyle şeylerin yapılmasını eleştiren kişiler olmuşlardır. Herkes şimdilerde bu dernek sorununa bir çözüm bekliyor. Ama hiç kimse olayın aslında dernek sorunu değil bir idari yönetim sorunu olduğunun farkında değil.
Öncelikle şu soruyu sormak lazım: Neden burası dernek olarak çalışıyor? Hemen cevabı vereyim. Çünkü pavyon olarak çalıştırmak için belediyeler ruhsat vermiyor. Ve yurdum insanı da her konuda olduğu gibi bu konuda da çözümü kendince buluyor.
Sanki Konya’da hiç içki içilmiyormuş gibi içkili yerlere düşman olan yöneticiler, sanki hiç ahlak dışı şeyler yaşanmıyormuş gibi bu tür yerlere hiç bakmayan yöneticiler yüzünden şahıs gidiyor bir dernek kuruyor ve aynı yaptığı işi dernek adı altından devam ettiriyor. Bu arada dernek adı altında yaparken de, vergi vermiyor, SSK ödemiyor, Sağlık Müdürlüğü denetleyemiyor, zabıta denetleyemiyor yani ne maddi ne manevi hiçbir sorumluluğu yok neredeyse…
O zaman bu işin çözümü sizce derneklerde mi yoksa belediyelerde mi? Adam içkili yer açacaksa bunu zorlaştırırsan ve hatta imkansız hale getirirsen; adam pavyon açacaksa ve bunu imkansız hale getirirsen, o adam da bugün dernekle işini çözer,yarın başka bir şey bulur yine işine devam eder. Biz de bu tür haberleri yapmaya devam ederiz.
Eğer vatandaş böyle bir yer açacaksa belediyenin vazifesi, şartları ortaya yasal olarak koyup, buna uyanlara izinlerini vermektir. En azından bu yerlerin gerek emniyet, gerek sağlık ve gerekse kanuni olarak kontrolü de daha kolay hale gelecektir. Aksi halde işi dernek adı altından değerlendirmek “topu taca atmaktır”.