Günlük olarak o kadar çok yazacak konu oluyor ki, içlerinden bir konuyu seçip yazmak çok zor oluyor.
Ahmet Özdemir vefat etti. Konyalı ne kadar farkında bilmiyorum ama Ahmet Özdemir’in ölümü Konya’da bir kültürün daha yok olmasını getirecektir. Çoğu kimse bilmez ama Ahmet Özdemir radyolarda “sanat” yapıldığı zamanlarda radyo sanatçısı olan, ülkenin “sanat güneşi” olarak addedilen Zeki Müren gibi isimlerle sanat icra etmiş bir sanatkardı.
Genelde herkes şimdi eski röportajlarını, eski fotoğraflarını falan ortaya koyuyor ama şunu söyleyeyim Konya’da Ahmet Özdemir’le ilk program yapma onuru bendenize aitti. 1992 idi yıl ve yerel radyolarımızdan birinde ilk kez bir program yapmıştık ve çok hoşuna da gitmişti. Hatta o zamanlarda Belediye Otobüs Şoförleriyle oluşturdukları bir grupla ayda bir araya gelir ve meşk ederlerdi. Birkaç kez de ona katılma şansına nail oldum. Klasik musiki şarkılarından oluşan, kaset olarak çıkmamış bir kasetini hediye etmişti ve hala saklarım. Ayrıca ilgilenenler için 1992’deki radyo programımızın kayıtları da halen durmaktadır.
Sözün özü muhteşem bir sanatkardı. Öyle herkesin söylediği gibi “kör Ahmet” falan da değildi. Konya’nın muhafazakar yapısı, musiki ile ilgilenen gençler için bilhassa o dönemlerde çok imkan yaratmadığı için ve hatta hoş görülmediği için “kör Ahmet” lakabını takmışlardı. Kendisi de “kör Ahmet” denilmesinden haz falan almazdı. O Ahmet Özdemir’di. Ve sanatkardı. Ama ailesel baskı, çevresel baskı, tutuculuk, birçok Konyalı’nın ilerlemesine engel olduğu gibi Ahmet Özdemir’i de engellemişti. O’nun “kına gecesi şarkıcısı” olmasına yol açmıştı.
İşte şimdi koskoca bir kültür adamı, muhteşem bir sanatkarını yitirdi Konya. Yerince yararlanabildik mi, yeterince hakkını verebildik mi bilmiyorum ama Konyalı’ya hakkını helal etmiştir inşallah.
Allah rahmet etsin. Mekanı cennet olsun. Ve en azından dualarımızda unutmayalım büyük sanatkarı.
Çok sevdiğim bir fıkrasıyla sözlerime son vereyim:
“Yaşlı kadın dolmuşa binmiş, yanında torunu. Torununu yanındaki koltuğa oturtmuş. Dolmuşçu bağırmış; “hanım teyze çocuğu kucağına alıver” diye.
Teyze hemen cevabı yapıştırmış “Hay guzum kocaman çocuğu nasıl kucağıma alayım?”
Dolmuşçu hemen fırsattan istifade “o zaman çocuğa da ücret ödeyeceksin” demiş.
Teyzemiz hemen cevap vermiş. “Hay yavrum küçücük çocuğa dolmuş ücreti mi olur…”