Herkes diyor ki “neden Ak Parti’yle ilgili bir şeyler yazmıyorsun”. Birkaç yıl önce bir yazımda “muhalefete muhalefet etmek” bize özgü bir hastalıktır diye yazmıştım. Ama şu bir gerçek ki, Türkiye’nin iktidardan çok muhalefet sorunu olduğu ortada. İktidarın neyi yanlış yaptığını neyi doğru yaptığını hangi vatandaşa sorarsanız sorun zaten cevabını alırsınız. Dolayısıyla ülke için yapılması gereken muhalefetin uyandırılmasıdır.
Şimdi şöyle bir düşünelim: Ekonomi iyi gidiyor diyebilecek herhangi biri var mı bu ülkede? En iyimser yaklaşım; “ekonomi sorunu çözülmeye çalışılıyor, atılan adımların sonucunu birkaç yıl içerisinde alacağız” gibi durumu kurtarma yaklaşımları olabilir. Hatta şu anda şöyle bir simit-çay hesabı bile yapsak insanların geçiminin ne kadar zor olduğu ortada. Domates almak için pazara gidin. Şu anda zamanı olmasına rağmen ve boş gördüğün herhangi bir toprağa eksen çıkacak olan domatesi en ucuz alabileceğin fiyat 20 TL. Yani ekonomide en zor durum olan geçim zorluğu had safhada.
Eğitime gelelim. Eğitim 20 yılda öyle oyuncağa döndü ki, inanın işin içinden kimse çıkamıyor. Devlet okullarında bile çocuk okutmak çok kolay değil. Kentlerde “iyi eğitim veriyor” diye adı çıkan okulların dışında devlet okullarına mecburiyetten öğrenciler gönderiliyor. Onda da adres zorunluluğu olduğu için adrese göre yerleştiriliyor ve vatandaşlar adres değişikliğine gidip, en azından çocuğunun adresini değiştirip o “iyi okula” çocuğunu yazdırmaya çalışıyorlar. Özel okullar zaten devlet okullarına dönmüş durumda. Sınıftaki öğrenci sayıları hiç de öyle özel falan değil. 25 kişilik sınıflarda çocuklar “özel” okuyorlar.
Hadi fiziki şartlar kötü de öğretim ve müfredat çok mu iç açıcı? Hayır. Lise son sınıftaki çocuğa Avustralya’nın yerini sorun, çoğu haritadan gösterebilecek durumda değil. Bırakın dünyadan, kendi ülkemizden bir yerleri haritadan göstermesi olanaksız. Genel kültür en aşağılarda. Zaten öyle matematik, fen bilgisi isteyen bölümleri öğrenciler istemiyor bile. Bu örnekleri çoğaltmak gayet mümkün. Eğitim ve öğretim kalitesi maalesef oldukça düşmüştür.
Ülkede o kadar yollar yapıldı, geçitler yapıldı, köprüler yapıldı. Yeni yeni otogarlar yapıldı. Ama ulaşım gelişemedi. Otobüs reklamlarına bakıyorsunuz, otobüs değil sanki uçak; gel gelelim bindiğinizde, kontrolsüzlükten köy otobüsünden farksız olmadığını görüyorsunuz. Uçakla zaten her yere uçuş gerçekleştirme imkanı henüz yok. Malum Konya’dan İstanbul’a İstanbul’dan Konya’ya, bir de arada sırada İzmir’e… Trenler eskiden en ucuz ulaşım araçlarıydı. Şimdilerde onunla yolculuk yapmak da çok ekonomik falan değil.
Sağlık sisteminde tabii ki çok büyük gelişmeler oldu. Ancak randevu alabilirseniz. Randevu sisteminden randevu alabilmek oldukça büyük bir mücadele gerektiriyor. Sporda oldukça büyük paralar dönüyor ancak sonuca baktığınızda siyaset sporda çok şey değiştiriyor. Bu da çok para belki getirse de sportif başarı çok da zoraki oluyor.
Bu konuları çoğaltmak mümkün. Yani her alanda başarıları ve ardından getirdiği sorunları çok bariz görebiliyoruz. Muhalefetin, iktidar olabilmesi için şartlar o kadar olgunlaşmış durumda ki en azından güçlü bir muhalefet iktidarı da “kamçılayabilecek”. İktidar da en azından kendine gelip, yaptığı hizmetlerin kontrollerini yaparak, başarısız oldukları yerleri ve konuları çözebilecek. Ama ortada maalesef muhalefet yok.
Gelecek Partisi, Deva Partisi, Saadet Partisi gibi küçük partiler son seçimden beklenmedik bir sonuç alarak çıkmanın verdiği zafer sarhoşluğu içerisinde kutlamalara devam ediyor. Yani aslında halktan oy olarak desteği olmayan bu partilerin 30’un üzerinde vekil çıkarmalarının siyaseten bir açıklamasını bulmak çok zor. Ama bari bu partiler bu şanslarını iyi değerlendirsinler diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü onlar çıkardıkları milletvekili sayılarıyla en azından bir dönem daha isimlerini duyurabilecekleri için sadece bunun mutluluğunu yaşamaktalar.
Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığını kaybetmesinin en büyük müsebbiplerinden Meral Akşener hem seçim zamanında kongrelerini yapmasıyla hem de masayı “tekmeleyerek” kalkıp sonra da geri oturmasıyla muhalefete yeterince yara açmış, vatandaşların umudunu da kırmıştı. Seçimde kaybeden genel başkanlardan Akşener tam konuşması gereken zamanlarda diğer muhalefet partileri gibi sessizliğe büründü.
CHP zaten bildiğiniz gibi parti içi çekişmelerden fırsat bulup da muhalefet yapabilecek erke sahip değil. Bir de şimdi ilçe kongreleri başladı. Bir taraftan Ekrem İmamoğlu’nun yetkisiz, etkisiz ve lüzumsuz parti içi muhalefeti diğer taraftan kongrelerde muhalefet güçlerin parti içi iktidara karşı muhalefeti yani anlayacağınız allak bullak bir durum.
Şimdi Türk siyasetinde hal böyle olunca ne iktidar kendisini geliştirebiliyor ne de muhalefet yol gösterip halka öncülük edebiliyor. Tabii ki bu durumda da olan halka oluyor. Halk iktidarın kötü yönetiminden memnun değil. Aynı halk kendini yönetebilmesi için muhalefete de şans vermeye korkuyor. Bu toplumsal psikoloji içerisinde kendisine çekidüzen vermekten aciz muhalefete şans vermektense aynı sistemi devam ettirmek bizim insanımızın daha çok işine geliyor. Ve bunda da kimsenin halka bir şeye demeye hakkı ve haddi olmamalıdır. Çünkü bunu zaten muhalefet partileri de böyle istiyor demek ki.
Dostlukla kalın.