Referandum sonrasında aslında ortaya çıkan önemli bir sonuç var. Bu da; her ne kadar parlamenter sistemle yönetiliyor olsak da, parlamenter sistemi oluşturan partilerimizin çok güçlü olmaması…
Parlamentomuzu oluşturan, AK Parti, CHP, MHP ve HDP’nin halk nezdinde çok karşılığının olmadığı ve sadece kişilerin burada bir önem arz ettiği gözler önüne serilmekte. Yani AK Parti’nin aldığı oy aslında, kurucusu, genel başkanı ve lideri Recep Tayyip Erdoğan’a verilen oy olarak gözükmekte.
Hatta işin ilginç tarafı; muhalefet partilerine verilen oylarda bile Recep Tayyip Erdoğan etkisi gözükmekte. Yani, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı olmak adına verilen oylar büyük bir çoğunluk oluşturmakta.
Dolayısıyla görünen o ki aslında ülkede bir “tek adam” mantığı süregelmekte. Tayyip Erdoğan, lider kişiliğiyle baskın bir karakter ortaya koymaktadır. Ve vatandaşlar da bu lider kişiliğin arkasında toplanmış gözükmektedir.
Diğer partilere baktığımızda Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’de tartışmalı bir genel başkan pozisyonundadır. Aynı şekilde Devlet Bahçeli de MHP tabanında tartışmalı bir genel başkan durumundadır. Dolayısıyla partilerinde kendilerine lider belirleyemeyen, oluşumların, ülkeyi yönetecek lider çıkarmaları oldukça zor gözükmektedir.
Tabii ki burada AK Parti’yi çok farklı düşünmek doğru değildir. Çünkü AK Parti’nin tek avantajı Tayyip Erdoğan’ın AK Parti’yi kurmuş olmasıdır. Aksi halde Tayyip Erdoğan’ın dışındaki genel başkanların hepsi partiyi çok başarılı bir konuma getirmemişlerdir. Başarıda muhakkak Erdoğan ismi veya etkisi gözükmektedir.
Tüm bunları şu nedenle yazıyorum: Türkiye’de yönetim her daim liderlere dayanmıştır. Lider kişilikli insanlar hem partilerinde hem de ülkede bir farklılık yaratmışlardır.
Şimdi gelinen aşamada vatandaşın umudu Tayyip Erdoğan olmuştur. Bu ismin dışındaki genel başkanlar veya isimler maalesef sınıfta kalmışlardır.
Dolayısıyla muhalefet partileri bu tespitler ışığında ve bu çerçevede politika üretmelidirler. Ülkede kesinlikle muhalefet olmalıdır. Ama muhalefet güçlü olmalıdır. Muhalefet politika üretmelidir. Muhalefet lokomotif olabilmelidir.
Muhalefet, iktidarın çizdiği politikanın peşine takılıp, “iktidarın dediğine hayır dersem, muhalefet olur” mantığını bırakmalıdır.
Muhalefet gündem oluşturmalı, gündemin peşinden koşmamalıdır.
Türkiye artık yeni bir sistemle karşı karşıyadır. Muhalefet de bu sisteme ayak uydurmalı ve bir an önce yeni sisteme göre tanzim ettiği politikalarıyla yerini siyaset arenasında almalıdır.