Bu hafta bilenler bilir, Turizm Haftası. Ve Turizm Haftası dolayısıyla da bir seri faaliyetler yapılmakta. Selçuk Üniversitesi Turizm Fakültesi’nin faaliyetleri dışında İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü de hummalı bir çalışma içinde.
Geçtiğimiz gün basın mensuplarını Konya’nın tarihi ve turistik yerlerinden birkaçını göstermek üzere bir hazırlık yapan müdürlüğün yaptığı programa biz de iştirak ettik. Öncelikle belirtmeliyim ki çok güzel ve eğitici bir program oldu.
Önce 7000’e dayanan bir yerleşim birimi olan Çatalhüyük’e gittik. Yani düşünsenize 9000 sene önce insanların bizden çok değişik bir şekilde yaşadıkları bir yerleşim birimini görüyorsunuz. Kazılar devam ediyor ve daha da edeceğe benziyor. Muhakkak herkesin görmesi gereken bir yer ama hele bir Konyalı’nın muhakkak görmesi gereken bir yer.
Yer müthiş, tarih, kültür, her şey müthiş. Ama tabii ki gazeteci gözüyle bakmazsak da bize ayıp olur. Buraya gitmek için Saraçoğlu mahallesinden girdik. Yollar berbat. Ve köylerin içerisinden, tezek kokularını koklaya koklaya Çatalhüyük’e ulaşıyorsunuz. Kazı alanının dışındaki alanda zaman geçireceğiniz hiçbir sosyal alan yok. Yani bir an şunu düşündüm, Konya’ya turist çekmek için çok müthiş turistik ve kültürel yerlerimiz var. Çatalhüyük tüm dünyada bilinen bir yer ve reklamının da çok iyi yapılması gereken bir yer. Ama gelen turisti götürdüğünüz yer ve yollar maalesef yüz ağartacak cinsten değil. Dolayısıyla buna hemen en kısa zamanda el atılmalıdır.
İkinci durağımız Çumra’da Obruk Krateri idi. Burası da mükemmel bir yer. Benim ilk defa gördüğüm bir yerdi ve hayran kaldım. Burası da çevre düzenlemesiyle en kısa zamanda turizmin hizmetine girmelidir.
Müthiş bir krater gölü ve etrafı sanki bıçakla kesilmiş gibi dümdüz ve düzgün. Krater kenarlarında mağaralar meydana gelmiş. Hatta bir rivayete göre Delibaşı İsyanı’nda, Delibaşı’nın saklandığı yer olarak da söylentiler varmış. Merak edenler için fotoğrafları bugün gazetemizin 9. Sayfasında incelenebilir.
Sonraki durağımız da meşhur, Hıristiyanlığın yayıldığı yer olarak bilinen Kilistra idi. Burası da müthiş bir turizm yeri. Düşünsenize Hıristiyanlığın yayılması için atılan ilk adımların izleri burada. Mesela tamamı kayadan oyulmuş ve Türkiye’de tek örnek olan kiliseyi bence kültür ve sanat adamlarının yanı sıra herkes görmeli.
Kayaları oyarak yerleşim birimi haline getirip, orada ibadetlerini yapmaya çalışan bir yaşamdan bahsediyorum. Bunu dünyadan turist almamak için sadece bir neden olur; o da bizim ilgisizliğimiz.
Burada da ilgisizlik diz boyu. Çevre kötü bir durumda, mağaraların içleri sanırım vatandaşlarımızca her amaçla kullanılıyor.
Burada İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün çok büyük bir fonksiyonu olmayacaktır. Bunun gerekli yatırımlarını Devletimiz yapmalı, bu yerlerin etraflarını çevirmeli. Kapısında görevlileri olmalı. Etrafında sosyal yaşam alanları oluşturulmalı. Hatta sanırım bu konuda yurtdışından birçok yerden destek almak da mümkün olsa gerek. Ve buralar bir an önce dört dörtlük biçimde turizme ve kültüre kazandırılmalı.
Hani, Konya tanıtımından hep bahsedenler var ya, işte size Konya tanıtımının en kolay şekillerinden biri.
Tabii buraları bize tanıttığı için de İl Kültür ve Turizm Müdürü Abdüssettar Yarar başta olmak üzere ilgilerini esirgemeyen, İl Müdür Yardımcısı Mehmet Yünden’e, Basından sorumlu dostumuz Mustafa Yaşa’ya ve tüm Müdürlük çalışanlarına teşekkür ederim.