Konvoylar ve tenteler Konya’nın gündemi oldu
Dünkü yazımda konvoylarla ilgili görüşümü açıklayınca en çok merak edilen ve sorulan konu siyasi parti konvoyları oldu. Öncelikle bunu açıklayarak yazıma başlayayım. Maalesef vatandaşlar olarak, yasalardan, kanunlardan bihaberiz. Yani aslında geçen günkü basın toplantısında konvoylarla ilgili yapılan açıklama, bir “dikkat çekme” açıklamasıydı. Normalde zaten konvoy düzenlemek ülkemizde izne tabii bir işlemdir. Yani bir kurum, kuruluş veya fert araç konvoyu, iş makinesi konvoyu, motosiklet konvoyu vb bir konvoy düzenlemek isterse mülki amirlikten izin almak, bilgi vermek zorunluluğu taşımaktadır. Bu düğün konvoyları için de geçerlidir, parti konvoyları için de…
Geçtiğimiz gün Konya’nın tüm yöneticilerinin ortak yaptığı basın toplantısında sadece bundan sonraki süreçte denetlemelerin ve kontrollerin daha sıklaşacağı, kameraların da bu kontrollerde ceza yazma amaçlı kullanılacağı beyan edildi aslında.
Dolayısıyla buradan siyasi parti konvoylarının da bu durumda farklı değerlendirilmeyeceğini ve de bu konvoyların da izne tabii olduğunu açıklamış olayım.
Gelelim aylar öncesinden hatta 2-3 yıllık bir süredir Konya’nın gündemini işgal eden “tente” mevzuuna…
Konya Büyükşehir Belediyesi’nin aldığı bir kararla, çıkardığı “Şehir Estetiği Yönetmeliği”, içerisinde belirlenen koşullar gereğince şehir estetiğine aykırı yapıları ortadan kaldırıyor ve de şehrin daha güzel görünmesini sağlıyor.
Tabii ki buna itirazım falan yok ama her konuda olduğu gibi “işi abartma” konusunda da maalesef biraz cömert olduğumuzu söylemem gerekir.
Şimdi genelde Konyalı, bu “tenteler” konusunu, bir gün belediyenin yıkım araçlarının Nalçacı caddesindeki kafelerin sundurma ve tentelerinin yıkılması için oraya yığıldığı zaman gördü. Konu şuydu, Nalçacı’daki kafeler dükkânlarının önüne sundurma çekmişler hatta kapatmışlar ve neredeyse apartmanların ortak alanı olan avlularını kendi dükkanlarına katmışlardı. Belediye “şehir estetiği” dedi ve bu sundurma ve tentelerin kaldırılmasını istedi. Akabinde de bu tente ve sundurmalar kalktı.
Şehir estetiği denilince benim aklıma şehirde bir şeyin göze güzel gelmesi geliyor. Nalçacı caddesindeki kafelerin bulunduğu alan sundurmalarla falan kapalı iken bana çok güzel geliyordu ve o bölgeye bir hareket kazandırıyordu. Sundurmalar yıkılınca sanki oralar bakımsız, mezbele alanlar gibi gözüktü. Yani estetik açıdan sundurmalı hali daha güzel görünüyordu dersem yanlış söylemiş olmam. Ama tabii ki bu işin bir başka boyutu…
İşletmeler daha evvel tenteleri kaldırdılar. Daha sonra teker teker tekrar takmaya başladılar. Tekrar takmaya başlanıldığında birkaç işletmeciyle konuşmuştum. Bu kişiler bağlı bulundukları belediyelere gidiyorlar. Soruyorlar soruşturuyorlar “ne yapacağız” diye. Belediye personeli de doğru dürüst bir cevap bulamıyor. Yapı belgesi istiyorlar. Daha sonra kafecilerden birisi bu yapı belgesini almak için Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’ne giderek imar affından yararlanıp o yapı belgesini alıyorlar. Daha sonra bu şekilde tüm işletmeler sundurmaları için yapı belgesi almak üzere imar affından yararlanıyorlar.
Tabii ki burada Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü nasıl böyle bir başvuruyu kabul ediyor; belediye bu tür bir yapı belgesini nasıl değerlendiriyor, izah etmek zor.
Hatta o dönemde görüştüğüm kafeci arkadaşlar; “30, 40 bin TL” verdiklerini söylemeleri üzerine böyle bir şey olamayacağını bu tür bir harcamanın boşa gideceğini ve de kendilerine fayda sağlayacak bir durum olmadığını ifade etmiştim. Ama tabii ki şimdi gelinen aşamada tente sahibi işletmeler yeniden en başa dönmüş oldular.
Ve geçtiğimiz gün yapılan basın toplantısında da bana göre en çözümsüz sorun bu gözükmekteydi. Aslında bu sorunun çözümü kolay da, belediyelerimiz bu konuda maalesef esnek değil. Burada yapılması gereken, bu sundurmayı veya tenteleri nasıl, hangi ölçüde, hangi renk olacağını belediyeler belirlemeli ve de gerekirse belediyeler yaptırmalı parasını da işletmeciden almalıdır. Hem estetik açıdan güzel gözükmesi için hem de bu sorunun temcit pilavı gibi her 6 ayda bir ortaya tekrar gelememesi için ve de ne işletmeciyi, ne yönetmeliği ne de belediyeyi zor durumda bırakmaması için bu şekilde bir çözüm şart gözükmektedir.
Aksi halde bu sorun hem vergi veren, personel çalıştıran, ekonomiye katkıda bulunan işletmeciyi, hem belediyeyi hem de Konyalı vatandaşı üzmeye ve karşı karşıya getirmeye devam edecektir.
Malumunuz Devlet, halk için vardır. Halkın isteğini yerine getirmek için en kolay uygulanacak yol çözüm önerisini oluşturur. Aksi halde çözümsüzlük, Devlet’in kurumlarına karşı güveni azaltır.