Nihayet koskoca bir bayram tatili daha sona erdi. Yani bu ülkede sorsak herkes tatillerin çokluğundan dert yanar ama herkes de tatil yapmak için can atar. Artık ülke bu çapraşık durumlardan, söylediği ile yaptığının farklı olduğu durumlardan kurtulmalıdır.
Artık siyaset bile değişti malumunuz. Eskiden “kasaba politikası” dediğimiz teorik anlamda “halk dalkavukluğu” denilen bir sistem kullanılırdı. Şimdilerde bu sistem tamamen değişti ve ayakları yere basan bir politikacılık getirildi. Yani konjonktüre ayak uydurulan bir politikacılık…
Konjonktüre uymaktan bahsederken zaman zaman kulağıma gelen “yandaşlık” eleştirisine de sanırım en iyi cevabı “konjonktür” verir.
Daha evvel birkaç kez ülkenin içinden geçtiği konjonktürün ne olduğunu anlatmıştım. Ancak bu vesileyle bir kez daha bahsedeyim:
Bugün ülkede bir FETÖ sorunu var mıdır? Vardır. Peki, şimdi ülkede bu FETÖ sorununun üzerine kim gitmektedir? Recep Tayyip Erdoğan. Peki, FETÖ’ye karşı, FETÖ’yü ortadan kaldırmak için mücadele veren Erdoğan tarafında mı olunmalıdır yoksa FETÖ tarafında mı? Bu sorunun üzerine saatlerce konuşabilirsiniz. Sayfalarca “FETÖ’yü başımıza Erdoğan bela etti, bunlar ortaklardı vs.vs.vs.” sözler anlatabilirsiniz. Ama önünde sonunda geleceğiniz yer; şu anda “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tarafında mısınız, FETÖ tarafında mısınız” olacaktır. İşte bunun sağı, solu, önü, arkası yoktur. Ben, daha evvel de söylediğim gibi, onlarca yıldır söylediğim gibi FETÖ’nün yanında yer alma ihtimalim yoktur. Dolayısıyla burada bana göre, ülke adına tutulacak saf Cumhurbaşkanının yanındadır.
Gelelim Güneydoğu meselesine…
Yıllardır PKK terörü içerisinde yaşadık. PKK’nın ortadan kaldırılması için mücadele ettik. Ve 2002’den sonra PKK terörünün tekrar azdığını gördük. Ve şimdi PKK ile mücadele ediliyor ve çok umutluyuz ki, bu sefer PKK’nın kökü kazınacak. Peki, bu mücadeleyi kim veriyor? Hepimiz biliyoruz ki Cumhurbaşkanı Erdoğan veriyor. Yani burada da bir tarafta Cumhurbaşkanı liderliğinde Devlet, diğer tarafta PKK var. Hangisinden taraf olacağız? (Bunun cevabını dahi vermeye gerek duymuyorum)
Burada da sayfalarca yazabilirsiniz, “PKK terörünün 2002’den önce bittiğini, 2002’den itibaren AK Parti Hükümetleri sayesinde tekrar canlandığını vs.vs.vs” anlatabilirsiniz. Ama geleceğiniz son nokta yine “Cumhurbaşkanı Erdoğan mı, PKK mı?” ayrımı olacaktır.
Gelelim yıllardır, emperyalizme karşıyız, Siyonizm’e karşıyız diyerek, uluslararası terörizmin kaynağı dediğimiz ABD’ye, yumruk gösterdiğimiz günleri yaşıyoruz. ABD’ye karşı koyan, ABD’ye karşı olarak sömürülen uluslarla işbirliği yapan, ABD emperyalizmine karşı koyan ülkelerle işbirliği yapan, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı mı destekleyeceğim yoksa ülkemdeki bile terörün kaynağı olan ABD’yi mi destekleyeceğim?
İşte sorulacak sorular bunlar.
Beni yandaşlıkla suçlayanlar, kendi bulundukları yeri ve konumu iyi değerlendirsinler. Eğer, “Erdoğan – FETÖ”, “Erdoğan – PKK”, “Erdoğan – ABD” arasında kararsız kalıyorlarsa, bence bu durum yandaş olup olmamakla açıklanamaz.
İşte siyaset, konjonktürel olarak değerlendirilmesi gereken bir kurumdur. Yani eskilerde olduğu gibi “dedem adalet partiliydi ben de adalet partiliyim” diye değerlendirilmez. Konjonktüre bakarsın ve ülke menfaatlerini, Devletin çıkarlarını düşünürsün. Ondan sonra da ona göre konum alırsın.
Bu “konum almayı”; Devlette bir paye almak, siyasette bir yere gelmek aracı yaparsan veya şahsi kin, hırs ya da çıkarın için kullanırsan, işte o zaman yandaşlıktan da, ‘yalakalıktan’ da, dalkavukluktan da bahsedebilirsin. Ama bunun içerisine sadece Hükümet yandaşlığını değil, muhalefet yandaşlığını da koyabilmelisin…