Kılıçdaroğlu aday
İyi Parti ne yapacak
Artık siyaset daha da hızlanmaya başlıyor ya bundan sonra maalesef yandaşlıkla, muhalefet olmayı; objektiflikle yalakalığı çok karıştıran olacaktır. O nedenle bu konuda biraz bilgi verme gereği olduğunu düşünmekteyim.
Geçtiğimiz gün yerel gazetelere bakıyorum. Gazetenin birinde önünde de “Doçent” yazan bir adamın yazısına denk geldim. CHP’ye vermiş veriştirmiş. Şunu açık ve net olarak belirtmeliyim eğer bir kişi 1919-1938 arası Türkiye Cumhuriyeti tarihine verip veriştiriyorsa, o adamı hiç dinlemeyin. Çünkü ne tarih biliyordur, ne sosyoloji biliyordur, ne politika biliyordur. O, sadece iktidara yaranmak için kendisini bir şeyler yazmak zorunda hisseden birisidir.
Bazı konularda hassasiyeti görmek gerekir. Mesela CHP’nin fikirlerini eleştirmek başka bir şeydir, “toptancı anlayışla” CHP’ye hakaret etmek başka bir şeydir. Düşünsenize, 1946’ya kadar tek partili bir ülkede o partiye hakaret etmek insanın kendisine hakaret etmesinden başka bir şey değildir.
CHP, dünyada ilk ve tek devlet kurulmadan önce kurulan partidir. Bunun başka örneği yoktur. CHP, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran, kalan dış borçların ödenmesini sağlarken aynı zamanda ülkenin gelişimini hedefleyen partinin adıdır. CHP, eğitim konusunda 1920’lerden itibaren büyük iş başarmış, öğretmen okullarıyla, halkevleriyle, tüm bir sistemiyle, dünya ile entegre bir eğitim yaratmıştır. 20 yıldır iktidarda olan AK Parti eğitimde reformlara girişmiş olsa da her birinde başarısız olmuştur.
Sanayide büyük bir kalkınma hamlesi yapan CHP sayesinde fabrikalar kurulmuş, tarım ve hayvancılık geliştirilmiş, o yıllarda uçak yapan bir ülke yaratılmıştır.
Hani o çok demagoji yapılan “ezanın Türkçe okunması” konusunda da ezanın Arapça okunması için yasa tasarısı CHP tarafından verilmiştir ve daha sonra bu tasarıyı Menderes devam ettirerek ezanın Arapça okunmasına dönüşü sağlamıştır. İlk tasarıyı veren CHP’dir bunu da atlamamak gerekir.
Yani anlayacağınız, Türkiye Cumhuriyeti tarihinden CHP’yi ayıklamanız imkansızdır. Nice partiler geldi geçti. Adlarını bile hatırlamayız çoğunun. Ama CHP hala ayaktadır. İşte nedeni de Türkiye Cumhuriyeti’nin ayrılmaz parçası oluşudur.
Şimdi gelelim siyasi parti olarak CHP’ye…
Tek partili dönemden sonra 25 yıl civarında İsmet İnönü, 15 yıl civarında da Deniz Baykal genel başkanlık yapmıştır. 12 yıldır da Kemal Kılıçdaroğlu CHP’yi yönetmektedir. Her genel başkan kendisine göre bir yönetim biçimine sahiptir ve ona göre de partiyi yönetmektedir. Bu genel başkanların yönetim biçimlerini, genel başkanların konuşmalarını, yaptıkları faaliyetleri gibi konuları eleştirmek, doğru bulmamak, gayet güzel eleştiriler olabilir. Ancak hani “İsmet İnönü asker kaçağıdır” gibi ahlaksızca iftiraların açıklaması “iktidar yalakalığıyla” bile izah edilemez. “Kemal Kılıçdaroğlu SSK Müdürlüğünde iken şunu yaptı, bunu yaptı” diye yıllardır, AK Parti cenahından söylenen bir laf vardır. Ne oldu, 20 yıldır iktidarda olan AK Parti Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir açığını bulup ortaya koyamadı. Demek ki SSK olayı da bir iftira imiş.
İşte seçim atmosferine yavaş yavaş girildiği bu dönemde eleştirilere sonuna kadar evet; ama iftiralara, yalanlara kesinlikle hayır demeliyiz. En önemlisi başında kocaman kocaman “doç”, “prof” gibi imgeleri bulunanların bu konuda çok daha dikkatli olmaları gerekir. Eleştiri ile iktidar dalkavukluğunu ayırt etmeliler.
Ayrıca laf arasında şunu da belirtmek gerekir ki, zaten Millet İttifakı kendi arasında, kendi kendine gereken muhalefeti yapıyor. Yani bu konuda dalkavuklara hiç ihtiyaç olmadığını da belirteyim.
Son yazımda belirtmiştim, “önümüzdeki hafta sonu Millet İttifakında Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı açıklanacak” diye. 13 Şubat Pazartesi günü bu sefer SP ev sahipliğinde toplanıp o gün de adayı açıklayacaklar diye bir söylenti de ortada dolaşmakta. Adayın SP toplantısından sonra açıklanması doğru olmaz. Ya mutabakatta açıklandığı gibi bir ayrı toplantıyla ya da ittifakın en büyük partisi CHP’nin ev sahipliğinde açıklanması doğrudur ama tabii ki konumuz bu değil.
Hemen İyi Parti’den bir tanesi çıktı “Son açıklanan altılı masa toplantısındaki bildiride bir toplantı gerçekleştirileceğine yönelik bir bilgi bizde mevcut ama adaylık açıklamasına yönelik bir bilgi mevcut değil.” Diyor. Ve de “Prosedür olarak şunun altını çizmem lazım. 13 Şubat öncesinde liderler arasında bir trafiği olacak. Bizim en başından beri altını çizerek söylediğimiz bir husus var. Nihai adaylık tartışmasının isimler üzerinde masada olduğu bir aşamada biz mutlaka yetkili kurullarımızı toplayacağız. Bu değerlendirmemizin ardından da nihai olarak İyi Parti kararını ve tutumunu net bir şekilde ortaya koyacaktır.” Diye devam ediyor. Burada da referans olarak İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i gösteriyor.
Yani İyi Parti’nin Sözcüsü Kürşat Zorlu özetle diyor ki; “Altılı masada bir aday belirlenir, ondan sonra biz yetkili kurullarımızda görüşürüz beğenirsek destekleriz, beğenmezsek de ne yapacağımıza karar veririz”. İyi Partililerin Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylık kararını zaten aylardır dinliyoruz. Mesela 10 Şubat’ta Kılıçdaroğlu’nun adaylığı açıklansa İyi Parti destekleyip desteklememe konusunda ayrıca bir açıklama mı yapacak?
İşte bu nedenle diyorum ki bırakın Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesiyle ve gücüyle uğraşmayı. Zaten Altılı Masa’nın kendi kendine muhalefeti yeter. Biri çıkar “anlaşamazsak kriz olur” der; diğeri Kılıçdaroğlu’nu aday istemez; öteki “aday belirlensin sonra kararımızı vereceğiz” der.
Ezcümle; bu süreçte ne kuru kuruya iktidara muhalefet için ne de iktidar dalkavukluğu için toptancı bir anlayışla insanları irite etmemek lazım. Sadece gerekli olan biraz “demokrasi kültürü” diyorum.
Dostlukla kalın.