Bugün bilindiği üzere 8 Mart Dünya kadınlar Günü. Ancak bugün bu konuyla ilgili bir yazı yazmak istemiyorum.
Geçen sene de 8 Mart’ta yazdığım yazıya bakınca fikrimde bir değişiklik olmadığını gördüm. Yani kadınlar kendi haklarını kendileri öncelikle aramalılar ve bu konuda erkeklerden belki destek alabilirler ama yardım almamalılar.
2015’in 8 Mart’ından, 2016’nın 8 Mart’ına kadar olan süreçte görünen o ki, hiçbir gelişme, hiçbir değişme yok. Gelişme olmadığı gibi kadınların hakları konusunda gerileme var. Bu gerilemenin nedeni de bence sadece kadınların kendi haklarına sahip çıkmamaları.
Sanırım kadınların kendi haklarına sahip çıkmamaları erkeklerin de işine geliyor ve bu süreç iyiden iyiye uzuyor. Aslında bu konuyu sanırım en iyi Nazım Hikmet anlatmış:
Ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru.