O kadar çok bilgi kirliliği var ki; öncelikle Hollanda krizini bir tespit edelim:
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Hollanda’da Roterdam’da Türkiye Cumhuriyeti konsolosluğunda bir program yapacak. Ancak Hollanda, Dışişleri Bakanı’nın uçağına iniş izni vermiyor. Bir kere bu Hollanda’nın yanlışı. Hollanda, Bakan’a miting izni vermeyebilir. Ancak bir Türk vatandaşı olarak Hollanda’ya girmesini ve konsolosluğa gitmesini engelleyemez. Bu, birinci hatadır.
Ardından Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya Dışişleri Bakanının uçağına iniş izni verilmemesi üzerine Almanya’da karayoluyla Roterdam Konsolosluğumuza gitmeye kalkıyor. Ve Konsolosluğa giden yolu Hollanda polisi kesiyor. Bu, 2. Hata.
Bakan Kaya, Konsolosluğa gidemediği gibi Konsolosumuz da rezidanstan dışarıya çıkartılmıyor. Bu 3. Hata.
Bu arada Bakanımız alıkonup, bekletilirken, bunu demokratik olarak protesto etmek için toplanan vatandaşlarımızın üzerine at ve köpekle saldırılması 4. Hata.
Kendi toprağımız olan konsolosluğumuza alınmadığı gibi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın korumalarının ve ekibinin gözaltına alınması 5. Hata.
Ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın Almanya sınırına polis eşliğinde götürülmesi ve “sınır dışı” edilmesi de Hollanda’nın 6.hatası.
İtiraz edecekler için hemen söyleyeyim; Diplomatik pasaportu olan politikacıların, o ülkede belki miting yapmaları izne bağlı olabilir ama konsolosluğa girmeleri, konsoloslukta toplantı yapmaları o devletin iznine bağlı değildir.
Tabii ki burada, her ne kadar olay Hollanda’da olmuş olsa da, bu olayların asıl perde arkasının, “Erdoğansız bir Türkiye” isteyen Avrupa olduğunu görmek gereklidir. Yani Hollanda sadece bir piyondur. Avrupa’nın bu düşüncesinin ardına giderseniz de ABD-İngiltere ortaklığını görebilirsiniz.
ABD’nin maşası FETÖ ve PKK’nın üyelerinin 15 Temmuz’da Türkiye’de yedikleri “halk şamarından” sonra kaçtıkları yerlerin Avrupa ve ABD olduğu belliyken, bu teröristlerin, kaçtıkları yerlerde, bu şekilde çalışmalar içerisinde olacakları ve bilhassa “Erdoğansız Türkiye” modeline çalışacakları aşikardı. İşte bu çalışmaların geldiği aşama Hollanda’nın yaptıklarıdır.
15 Temmuz’a “senaryo” diyen birileri, bu sorunu da “senaryo” diye empoze etmeye çalışıyor. Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçime gitmekte olan Hollanda Devletini organize ediyor ve Hollanda’nın bu tür bir uluslararası krize yol açmasını sağlattırıyor. Böylelikle uluslar arası kriz yaratan Hollanda sayesinde Türk Halkı sinirlenecek Hollanda’ya inat gidip “evet” oyu verecek. Ve de Cumhurbaşkanı Erdoğan da 2019’da yeni sisteme göre cumhurbaşkanı seçilecek. “Tek adam” olacak. Yani anlatılmak istenen bu…
Hiç kimse kusura bakmasın ama eğer bu şekilde Avrupa ülkelerini de iradesi altına almış bir cumhurbaşkanımız varsa onu zaten elden kaçırmayalım. Yani düşünsenize bu zevata göre “15 Temmuz Cumhurbaşkanının senaryosuydu”. Şimdi de “Hollanda Cumhurbaşkanının senaryosu”. O zaman bu şekilde iradesini tüm Türkiye’ye ve Avrupa’ya kabul ettirmiş bir cumhurbaşkanımız varsa hiç sırtımız yere gelmez korkmayın!
Tabii ki bunların hepsi hikaye. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Türkiye’nin başında görmek istemeyen dış güçler her fırsatı değerlendirmeye çalışıyorlar. Ben kimsenin evetine-hayırına karışmam ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın durduğu yerin benimsenmesi ve desteklenmesini bir kez daha belirtirim.