Her şerde bir hayır
Atalarımız “her şerde bir hayır vardır” derler. Aslında bu virüs vakası da bunun tam örneği oldu. Tabii ki kötü olaylara sevinilmez ya da kötü olaylar mutluluk vermez. Birçok insanımız canını kaybetti. O nedenle tabii ki ateş düştüğü yeri yaktı. O nedenle bu işin iyi taraflarından bahsetmek hiç kolay değildir. Ama bunu Türkiye geneline vurduğumuzda da sonuç olarak daha evvel yararlarını bildiğimiz ama yapmadığımız özelliklerimizi de öğrenir ve yapar olduk.
En basitinden temizlik… Bizler maalesef el yıkama ve hijyen konusunda maalesef millet olarak çok hassas değildik. Ve bu salgın her birimizin hijyene çok fazla önem vermemizi pekiştirdi. Şimdi herkesin ağzında maske, cebinde kolonyalı mendil ve dezenfektan… Bu arada tabii ki el yıkama ve tuvalet temizliği gibi gerekler de bu dönemde çok çok arttı.
Gerçi toplum olarak yardım konusunu severdik. Ama daha çok dünyanın bilmem neresinde kuyu açalım; dünyanın bilmem neresine kurban gönderelim yardımlarıydı bunlar. Bu salgın bize kendi vatandaşlarımızın içerisinde de yardıma muhtaç insanlar olduğunu hatırlattı. Ve de dernek ve vakıfların kar amacı güdüp gütmediği yardımlardan ziyade Devlet’in yardımları damgasını vurdu.
Bu salgın, Türkiye’de sağlık sistemiyle, gelişmiş ülkelerdeki sağlık sisteminin bir mukayesesini de göstermiş oldu. Ve de Türkiye’de sağlık sisteminin öyle daha evvel ezbere konuştuğumuz gibi, içi boş olmadığını, sağlam ve modern bir sağlık sistemimizin olduğunu da gösterdi.
Genelde geçmiş dönemlerde böyle sıkıntılı zamanlarda, kriz zamanlarında, insanlar krizin bir başrolünü seçerlerdi ve onu neredeyse “ululaştırırlardı”. Mesela Deprem zamanını hatırlayın; Ahmet Mete Işıkara yılın en seksi erkeği seçilmişti. Bu salgında gördük ki; Türk Milleti artık o eski “arabesk” kültüründen vazgeçip biraz daha gerçeklerle ilgilenebiliyor.
Bu salgınla birlikte, İslam dininin gerçekleri de biraz göz önüne çıktı sanırım. Mesela insanların ibadetlerini illaki camide değil evlerinde de yapabilecekleri gerçeği uygulandı. Her Müslüman’ın bir “imam” olduğu imamlığın bir “ruhban sınıfı” olmadığı, Diyanetin imamlar ve Hac ziyaretleri dışında bir etkinliğinin olmadığı da bir kez daha ortaya çıktı.
İnsanların sarılıp öpüşmelerinin, her ne kadar bizim kültürümüzde olsa bile, çok gerekli olmadığı, olmasının birçok hastalığa yol açabileceği ortaya çıktı.
Yani bu örnekleri çoğaltmak mümkün ama malum yerimiz hepsini yazmaya müsait değil. Kısacası her kötü şeyden, bir iyilik de vardır.
Hatta sanırım bu salgın krizinden sonra insanlar karşısındaki insanların ne kadar kötü insanlar olurlarsa olsunlar, bir iyi taraflarının da olacağını da görüp, konuşmaya ve bunu hayatlarına uydurmaya da başlayacaklardır. İnsanların birbirlerine katlanma eşiği yükselecektir.
Ne diyelim; hayırlısı…