AK Parti’de genel başkanın kim olacağı tartışmaları şu andaki gündemi oluşturuyor. Aslına bakarsanız bir Konyalı olarak beni çok da fazla ilgilendirmiyor. Şunu biliyoruz ki, bugün Cumhurbaşkanı AK Partililere kimi aday gösterirse o genel başkan ve başbakan olacak.
Bunun farklı boyutlarını konuşmak ve tartışmak oldukça mümkün. Yani “parti içinde kim başbakan olsun diye temayül yapacağız”, “parti için en iyi genel başkanı seçeceğiz”, “buna parti teşkilatları karar verir” gibi beylik sözler söylenebilir. Tabii ki vatandaş bunu sadece politik yönden verilmiş cevap olacağını düşünmekten öteye geçmeyecektir.
Bu arada burada düşük profilmiş, yüksek profilmiş tartışmasını açmak niyetim de yok. Yani burada şundan eminiz ki gelecek genel başkanda aranan en önemli özellik, ülkeyi “başkanlık sistemine” götürmek için Cumhurbaşkanı ile tartışmasız çalışma özelliği olacaktır.
Bunu biraz açarsak; kamuoyunda algı yaratabilmek ve başkanlık sisteminin şart olduğunu da ifade edebilmek için Başbakan çok fazla icraatta bulunmayacak. İcraatları genelde Cumhurbaşkanı yapacak tabiri caizse “topu cumhurbaşkanına atacaktır”. Nihayetinde de bu çalışma sistemine alıştırılacak vatandaş başkanlığı benimseyecektir. İşin özeti budur ve bu “profilde” bir genel başkan düşünülecektir.
Adaylara baktığımızda Bekir Bozdağ, Binali Yıldırım, Yalçın Akdoğan, Efkan Ala gibi isimlerin hepsi bu profili doldurabilmektedir.
Burada her ne kadar Binali Yıldırım’ın adı en güçlü adaymış gibi gözükse de zannedersem oğlunun fotoğraf krizinden sonra pek fazla olumlu bakılmayacaktır.
Bekir Bozdağ ismi de temsil kabiliyeti bakımından yeterli görülüp görülmediği tartışılmaktadır. Yalçın Akdoğan ise hem Cumhurbaşkanının güvenini kazanma hem de siyasetteki şaibeden uzak duruşu nedeniyle bu geçiş döneminde Efkan Ala’ya göre daha yerinde bir isim olabilir.
Her ne kadar, AK Parti içerisinde bir işleyiştir gibi bakılsa da, bu durum tabii ki tüm ülkeyi ilgilendiren bir meseledir aynı zamanda. Hem Hükümet partisi olma hem de muhalefetten beklentisi olmayan vatandaşın yöneldiği bir parti olması nedeniyle AK Parti içerisindeki seçimleri sadece “parti içi mevzular” gibi görmek doğru olmayacaktır.
Genel Başkan kim olursa olsun, Başbakan kim olursa olsun, burada bir gerçek vardır ki; o da Konya bu işten kesinlikle zararlı çıkmıştır.
Eğer geçmiş dönemlerde böyle bir durum başka iktidar partileriyle yaşanmış olsaydı Konyalı buna tepkisini en sağlam biçimde gösterirdi ki gelinen aşamada maalesef Konya halkından en ufak bir tepki duyma imkanımız yoktur.
Umut edelim de sesini çıkarmayan Konyalı, iktidar partisinden daha fazla zulüm görmesin…