Gelecek’in CHP’si

Erhan Dargeçit

Gelişmemiş toplumlarda gelişim bir süreç sonra olur. Bu süreçte de hiçbir terim yerli yerine oturmaz. “Cam” diyen iki insandan birisinin “kül tablasını” diğerinin “çay bardağını” anlatması gibidir durum. İşte siyasette yaşadığımız tam da budur. Herkes bir şeyler anlatıyor ama kendi anladığı veya kendi istediği gibi. Ve bizim gibi toplumlarda herkes kendi istediği gibi anlatır ama doğruluğunun dışında bir alternatif olabileceğini de hiç düşünmez. Yani kendi söylediği mutlak doğrudur.

Biz gazetecilerin en büyük şanssızlığı da işte budur. Mesela falanca parti için “5 vekil çıkaracağını” söylesem, o partililer beni kahraman yapıyor. Aynı parti için 1 vekil çıkarır dersem o zaman o partililer düşman oluyor. İşte toplumdaki değerlendirme mantığı “oturmamış sistemlerde” ancak bu kadar olabiliyor.

Tüm Türkiye’de olduğu gibi Konya’da da seçim çalışmaları son hızla sürüyor. Tüm adaylar sahada seçmenlerin elini sıkma telaşı içerisindeler. Bu arada tabii ki seçimin çok yaklaşmış olması halihazırda da net bir seçim sonucu görülmemesi adayları sanırım daha da tedirgin ediyor. Bu arada genel başkanlar da önemli merkezlerden olan Konya’yı muhakkak ziyaret ediyorlar.

Geçtiğimiz hafta sonu Gelecek Partisi Genel Başkanı, hemşerimiz Ahmet Davutoğlu Konya’da basınla buluştu. Toplantı 9.00’da kahvaltıyla başlayacak ardından basın toplantısıyla devam edecek denmişti. Tabii ki “nasıl olsa bir genel başkanın bir toplantıya zamanında gelmeyeceğini” düşünerek biraz da geç gitmiştim. Tam da düşündüğüm gibi oldu zaten. Ne de olsa “genel başkanlar sultası” yaşadığımız ülkemizde siyaset hangi parti olursa olsun genel başkanların keyfiyetiyle yönetilmektedir. Aslında Türk siyasetindeki temel sorun tam da budur. Genel başkanlar sultasını partilerde bitirdiğimiz an, ülke siyaseten çok iyi yöneticiler yetiştirecek, çok iyi politikacılar ortaya çıkaracaktır.

Bunu sadece Ahmet Davutoğlu için söylediğimi düşünmeyin sakın. Ak Parti’de, CHP’de, İyi Parti’de ve diğerlerinde de yaşanan yönetim şekli “genel başkan sultası” değil de nedir?

Geleyim basın toplantısına…

Ahmet Davutoğlu bence yaptığı politikada yanlış bir strateji izliyor. Gelecek Partisi’ni kurduğundan bu yana hep Ak Parti tarafının ileri sürdüğü iddiaları cevaplamakla vakit geçiriyor. Halbuki artık ortada iki parti var. Birisi Ak Partiyse diğeri de Gelecek Partisi, bunlar iki ayrı parti ve artık diğer partiler ne ise Ak Parti de öyle olmalıdır. Sanırım Ak Partililer de bu özelliği görmüş olacaklar ki, çıkıyor Ak Partili birisi bir “laf atıyor”. Sayın Davutoğlu, o lafa cevap vermekle vaktini geçiriyor. Ve sonuçta bir bakınca aslında çok zaman geçiyor, çok şey konuşuluyor ancak hiçbir şey anlatılmamış duruma geliyor.

Mesela “siyasi etik” konusu Ahmet Davutoğlu tarafından birçok kez gündeme getirilmiş hatta yanlış hatırlamıyorsam Ortak Mutabakat Metni’ne de girmiş bir konu idi. Bu konu Türk Siyaseti için gerçekten önemli bir adımdır bence. Ama yeterince irdelenmemiş bir konudur.

Siyasi etikten bahseden Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu’nun, milliyetçi-muhafazakar Gelecek Partisi adaylarını; sosyal demokrat CHP’den aday göstermesi ve de üzerine bir de “tabanlarının CHP’ye oy vermekte zorlanacağını ifade etmesi siyasi etiğin neresinde değerlendirilebilir. Mesela İyi Parti’den aday gösterse daha doğru bir tavır ve daha çok oy toplayan adım olmaz mıydı?

“Efendim İyi Parti kabul etmedi” deniliyorsa, bu daha büyük bir sorun değil midir? Beraber yola çıkacaksın, sonuç almada çok daha etkili bir yolu ileri süreceksin ve ortağın kabul etmeyecek diye vaz geçeceksin. Böyle bir görüntüye vatandaşın güveni sizce nasıl olur?

Bundan daha önemli bir konu var ki; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Cumhuriyet tarihinin en kötü dış işleri bakanı” olarak nitelendirdiği Ahmet Davutoğlu’nun partisinin CHP listelerinin inisiyatifinde olması, siyasi etikle ne denli bağdaştırılabilir.

Siyasi etikle ilgili bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Ama benim amacım “şu veya bu parti kazanırsa mutlu olurum”, “şu veya bu parti kaybederse mutsuz olurum” değildir. Söylenilenlerin tutarlılığı ve halk nezdinde ne denli güvenilir gözüktüğü benim ortaya koymaya çalıştığımdır.

Bir de kısaca seçime değinecek olursak, CHP 250 bin ve üzeri oy alırsa 3 vekil çıkarır ve 4.vekili zorlayacaktır. Ama Gelecek Partisi bence 4.sıraya mesela Hacer Filikçi gibi bir yöneticisini ya da İlçe Başkanı Osman Başaran gibi daha sosyal adaylardan birini koymuş olsaydı acaba daha etkili bir tercih yapmış olur muydu? Ömer Ünal daha önceki milletvekilliğinden de bildiğim kadarıyla, gerek CHP seçmenini gerekse kararsız seçmeni coşkulandırıp sürükleyecek bir adaylıkta zayıf kalacaktır.

Ama başta da söylediğim gibi genel başkanlar kararı alır, merkez yönetimlerine onaylatır ve de halka tabii olmak kalır. Nasıl olsa genel başkanlara aldıkları yanlış kararlar konusunda bir yaptırım yoktur. Hal böyleyken, iktidar da muhalefet de aynı durumda ise yani alternatifler eşit ise bizim vatandaşımız çok da bulunduğu durumdan ödün vermez.

Dostlukla kalın.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.