Fransa boykotu ne getirir?
Bilhassa son 5-6 yıldır ülkemizin başına gelmedik kalmadı. Yani çok sıkıntılı ve çok meşakkatli yollardan geçtik. Tabii ki bu normaldi. Normal olmasının sebebi de ülkenin büyümesi, gelişmesi ve dünyada söz sahibi olmasıyla alakalıydı. Bundan sonraki süreçte de muhakkak ki çok kolay bir süreç olmayacaktır. Çünkü gerek coğrafi konumumuz gerek tarihsel konumumuz ülkemizin bir takım güçler tarafından karıştırılması gerçeğini hiçbir zaman değiştirmeyecektir.
17-25 Aralık 2013 yılında yaşananlardan itibaren baktığımızda kolay kolay her ülkenin altından kalkamayacağı sıkıntıları göğüslemiş bir ülkeyiz. Son 5-6 yıl içerisinde 3 genel seçim, 2 cumhurbaşkanlığı seçimi, 2 yerel seçim ve 1 referandum yaptık. Yani 8 seçim diyebiliriz. Her ekonominin kaldıracağı bir masraf değildir.
Bunun dışında yine 17-25 Aralık olaylarından sonra, MİT tırları olayı, emperyalist uşağı terörist örgüt IŞİD’in Musul Başkonsolosluğumuza saldırısının yanı sıra Niğde saldırısından, Atatürk Havaalanına saldırıya dek 13 saldırıda 250’ye yakın vatandaşımız hayatını kaybetti. Yine diğer bir emperyalist uşağı terörist örgüt PKK’nın 2015’ten bu yana yürüttüğü, en sonunda gömüldüğü hendek saldırılarını, Şırnak, Silopi, Cizre ve diğer şehirlerdeki yarattığı terörü son olarak da orman yangınlarını, bir başka emperyalist uşağı terör örgütü FETÖ’nün yaptıklarını ve 15 Temmuz’u unutmak mümkün değildir. İşte emperyalizmin oyunlarıyla sürekli karıştırılmaya ve emperyalizme karşı durdukça da türlü oyunlar sergilenmeye devam edecektir.
Son günlerde de İslam’a saldırı üzerinden Türkiye’ye saldırılmaya devam edilmektedir. İslam’a saldırı üzerinden diyorum; çünkü diğer İslam ülkeleri, bu tür, Peygamberimize, Kitabımıza ve İslam’a yapılan saldırılara sessiz kalacağı ve “sineye çekeceği” ve İslam’ın Dünya üzerindeki en büyük koruyucusu Türk Devleti’nin de bu saldırıya sessiz kalmayacağı belli olduğundan bu saldırılar Türk Milleti’ni kışkırtmak için yapılmaktadır. Yapılmaya da devam edilecektir. Burada ülke olarak bizim üzerimize düşen görev ekonomik olarak, sosyal olarak ve askeri olarak güçlü olmaktır.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’a verdi veriştirdi. Ve de “Fransız mallarını boykot edin” dedi. Uluslararası siyasette bunun bir anlamı muhakkak vardır. Ancak reel iç siyasette bunun anlamına biraz bakmak gerekir.
Mesela, Türk Fransız Ticaret Derneği verilerine göre; geçtiğimiz yıl Fransa-Türkiye toplam ticaret hacmi 14 milyar 677 milyon Euro'ya ulaşmış. Türkiye Fransa'ya 8 milyar 733 milyon Euro mal ve hizmet satışı yaparken, Fransa’dan 5 milyar 944 milyon Euro alım yapmış. Böylece bu ülkeyle alışverişte Türkiye 2 milyar 739 milyon Euro dış ticaret fazlası vermiş. Son 4 yıldır Türkiye ikili ticarette fazla veriyor. Son 10 yılda 2 ülke arasındaki toplam ticaret hacmi ise yaklaşık yüzde 47 yükselmiş. Türkiye ise geçen yıl Fransa'ya en çok 2 milyar 954 milyon Euro ile otomotiv ürünleri ihraç etmiş. Bu kalemi 1,3 milyar Euro'yla giyim eşyaları ve 545.9 milyon Euro'yla ev aletleri takip etmiş. Yine Türk Fransız Ticaret Derneği'nin paylaştığı verilere göre Türkiye geçen yıl Fransa'dan en fazla 564.2 milyon Euro'yla 'genel kullanım için makine ve ekipmanlar' ithal etmiş.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun verilerine göre de durum farklı değil. Fransa ile 2013 yılında 8,6 milyar doları bulan ithalat 2019 yılına gelindiğinde 6,7 milyar dolara kadar gerilemiş. 2019 Ocak-Ağustos döneminde 4,3 milyar dolar olan Fransız ithalatı, 2020'nin aynı döneminde 3,8 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. 2015 yılında bu ülkeye 6,1 milyar dolarlık ihracat yapılırken, 2019'da bu rakam 8 milyar dolar olmuş.
Yani kısacası, Fransa’nın bize sattığı maldan 3 milyar Euro fazlasını biz ülke olarak Fransa’ya satıyoruz. Yani biz Fransa’yı boykot edersek sorun değil de Fransa bize boykot uygularsa 3 milyar Euro’ya yakın yıllık zararımızın olacağı kesindir.
Dostlukla kalın.