Hafta başları genelde çok rahat geçmez. Bilindiği için bundan ötürü “pazartesi sendromu” diye bir şey vardır. Bunun aslını astarını bilmeyiz ama herkesin ağzında bir sözdür. Mesela bizler Pazar günleri çalışıyoruz ama bizim için de nedense pazartesi sendromu” düşüncesi vardır.
İşte bazı şeyler öyle izah edilmesi güç şeylerdir ki, ne “ne olduğunu” biliriz, ne de ne anlama geldiğini…
Kafamızın içerisinde o konuyla ilgili yarattığımız algı neyse o algı ömrübillah değişmez maalesef. Bir siyasi düşünceden taraf olmak da bizim için böyledir. Yani çocukluğumuzda veya gençlik çağlarımızda kafamıza yerleşen siyasi düşünce neyse ölene kadar neredeyse değişmez.
Hani vardır ya çevremizde; bir dede halk partilidir. Genel başkanlar değişir, programlar, tüzükler, yönetimler ve hatta ülke değişir ama o dede hala halk partili olmaya devam eder. Veya demokrat partililer pek kalmadı ama adalet partililer vardır. Onlar da öyle çok katıdırlar. Ne olursa olsun onlar adalet partililerdir.
Takım tutmamız da öyle değil midir?
Doğuştan itibaren aile bir takıma angaje eder. Daha sonra çocuk da aileden gördüğü takımı tutmaya devam eder. Hatta bencileyin futboldan hiç anlamaz ama takımına bir laf söylerseniz yakar ortalığı. Bu derecede de fanatiktir.
Yani işte aslında tek bir konuda değil Millet olarak her konuda böyle kuru kuruya bir fanatikliğimiz vardır. Her şeye fanatikçe yaklaşırız. Severiz, fanatikçe; bizi bırakıp giderse öldürürüz bile…
Kızarız fanatikçe; ömür boyunca küseriz hatta çok kızarsak öldürürüz bile…
Takım tutarız, fanatikçe; şarkıcı severiz, fanatikçe; parti tutarız, fanatikçe, lider severiz, fanatikçe; kadın severiz, fanatikçe; otomobilimizi severiz, fanatikçe… Anlayacağınız her işimiz fanatikçe…
Halbuki içimizde bu fanatizm duygusunu atabilsek ve her olaya objektif olarak bakabilsek sorunların bir çoğunu çözeceğiz. Ne söylendiğinden daha çok, kimin söylediğine baktığımız için öğrenmede de zorluk yaşamaktayız. Yapmamız gereken kimin söylediğinden daha çok ne söylendiğini dinlemek olsa hem yanlış anladıklarımız ortaya çıkacak hem de tartışma mantığına erişebileceğiz.
Şimdi ki yaşadığımız, bu fanatiklik içerisinde hiç kimseye yaşam imkanı vermemek durumudur. Yani fanatikliğin oluşturduğu, sadece kendi doğrularımızla çizilen küçücük alana sıkışıp kalmanın dışına çıkamamak insanlara hiçbir şey kazandırmayacaktır.
Özetle aslında tek bir şey söylemek gerekir. Fanatiklik kötü bir şeydir. Fanatiklik bir hastalıktır. Fanatik insanlar zaaflarının esiri olurlar ve bu esaretten de ömürlerince kurtulamazlar.