Bugünlerde nereye gidersek gidelim, kiminle konuşursak konuşalım, söze ekonominin kötüye gidişatından başlıyor. Şu bir gerçek, ekonomimiz kötüye gidiyor. Aslında yıllardır yazıyorduk ancak dinleyen yoktu. Ekonominin kötü gidişatı dünden beri oluşagelen bir şey değil. Ekonomik sistemimizi değiştirdiğimizden bu yana 2010’lu yılların başından itibaren ekonomimizin kötüye gideceği aşikardı.
Ekonominin mantığı çok basittir. Ürettiğin kadar tüketirsen ekonomin sağlam olur, bu kadar. Ama “üretmeden tüketeceğim” dersen ekonomiyi güçlendiremezsin. Biz yıllardır üretmemeyi kendi ekonomimizde geliştirdik. Tabii ki, Arap ülkeleri gibi petrolümüz falan olmayınca tabiri caizse iki yakamız bir araya gelmedi.
Bu doğrultuda, ülkemizde bir şey üretenler, istihdam sağlayanlar, vergi ödeyerek veya diğer Devlet ödemeleriyle, ekonomiye destek olanlar baş tacı edilmelidir.
Mesela Avrupa’da bir ülkede, buna İngiltere bile dahil, bir işyeri açmak isterseniz, Devletin kurumları resmen seferber olur. Bırakın size zorluk çıkartmayı, sizi yormaz bile…
Türkiye’de bu iş malumunuz bürokrasiye tabiidir. “Bugün git yarın gel” mantığı devam etmektedir. Evrak biriktirme mantığı devam etmektedir. Yani anlayacağınız, işyeri açacak vatandaşı, bezdirme işi devam etmektedir.
Türkiye’de bürokrasi vardır da, Konya geri kalır mı? Konya iş yeri açma konusunda en zorlayıcı ve en katı kurallara sahip yerdir. Yani Konya’da Belediyelerden birine ruhsat için giderseniz yandınız. İsterseniz terzi dükkanı açın, sizi o işten vaz geçirene kadar uğraşırlar. En sonunda “aman lanet olsun ben evimde kendi kendime dikerim kıyafetleri” der kaçak olarak çalışmaya yeltenirsiniz.
Bakın şimdi bir işyeri açmak için Konya Belediyelerimizden birine vardığınızda sizden “Nüfus cüzdanı fotokopisi, ÇTV kayıt belgesi, adres tespiti, tapu ve yapı kullanım izin belgesi, kira sözleşmesi, vergi levhası, itfaiye raporu, oda kayıt belgesi, sicil tasdiknamesi, ustalık belgesi, apartman altı falansa kat maliklerinden muvaffakatname, hijyen belgesi, mesafe krokisi, çevre izin belgesi, emisyon izin belgesi, imza sirküsü, Ticaret Sicil Gazetesi” isteyeceklerdir. Duruma göre bunlardan birkaç kalemi lütfedip çıkarabiliyorlar. Bunun dışında eğer konuda Büyükşehir’lik bir durum varsa yani UKOME falan karışıyorsa ayrıca işyerinin bulunduğu yerin mimari projesi ve vaziyet planı bir CD içerisinde hazırlanıp, imar çapı, tapusu, yapı kullanım izin belgesiyle birlikte verilecektir.
Ha bu arada tabii ki bu evrakları tamamlamak yeterli değil. Yani bu evraklar tamamlandığında işletme ruhsatını kesin alacağınızı düşünürseniz hata edersiniz. Bu evrakları tamamlamak ruhsatın verileceği anlamına gelmez.
Yani işyeri açacaksanız “ananızdan emdiğiniz süt, burnunuzdan gelir”…
Bu arada bu yukarıda bahsettiğim işletme şekli, bar, pavyon, gazino gibi toplumsal sorunlardan olan işyerleri için değil; vatandaşın masumane para kazanmak için açacağı küçük işletmelerden bahsediyorum.
Şimdi en küçük işletme mesela bir çay ocağı olsa, burada bir tane ocakçı, en az bir tane garson çalışacak toplam 2 kişi. Bu iki kişinin 4’er kişilik ailesi olduğunu düşünelim, eder 8 kişi. 2 kişilik istihdam ve 8 kişilik etkileşim sağlanmış olacak. Bu arada bu işletme vergi verecek, SGK primi ödeyecek, Devlet’e artı bir değer katacak. O zaman acaba belediyede kös kös oturup her gelene işinin nasıl olmayacağını anlatan memur kılıklı adam mı yoksa 2 kişilik de olsa Devlet’e artı değer katan çay ocağı işletmecisi mi yararlıdır?
Hiçbir işe yaramayacağını bilerek buradan bir kez daha belirtmek istiyorum. Bugün faizler yüksektir. Ufak tefek bir iş kurmaya çalışan vatandaşın cebinden en az 100 bin TL para çıkar. Vatandaş bu parayı işe yatırmak yerine bankaya faize yatırsa belki daha çok para kazanacaktır ama buna rağmen ticarete yatırmaya kalkıyorsa, bu vatandaşı ayakta karşılamalı ve omuzlarda taşımalıdır. Ve Konya belediyeleri yatırımcılar için statükocu ve zorlayıcı tutumundan vaz geçmeli, yeni Türkiye’nin belediyeleri olarak halka hizmetin, halkı ciddiye almakla olacağını enikonu düşünmelidirler.