Bugün biraz güncel siyasetten uzak ama yine de siyasetin içerisinde olan bir durumdan bahsetmek istiyorum.
Malumunuz olduğu üzere Seydişehir’de Eti Alüminyum ile işçiler arasında bir anlaşmazlık varmış. Cengiz Holding’e ait Eti Alüminyum yöneticileri işçilere yüzde 56 zam vermiş. İşçilerin talebi yüzde 85 imiş. İşçilerin bu talebine rağmen orada yetkili sendika olan Hak İş’e bağlı Özçelik İş Sendikası Başkanı Hüseyin Kaban bu yüzde 56 zammı kabul ederek imzalamış. Ve işçiler de bu imzaya ve bu zamma itiraz ediyormuş. Seydişehir’de anlatılan durum bu.
Ama bunun yanı sıra Hak İş’e bağlı Özçelik İş Sendikası’ndan 7 Şubat’ta yapılan açıklamada “Yaklaşık 40 gündür başta şubemiz olmak üzere Genel Başkan ve Genel Merkez düzeyinde sizlerden gelen talepler, işveren ve vekillerine defalarca iletilmiş, müzakereler yapılmış ancak beklentilerimizi karşılayacak olumlu bir sonuç alınamamıştır. En son Genel Başkanımızın yaptığı görüşmede de yüzde 55 ücret artış oranı dayatılarak bir protokol imzalatılmaya çalışılmış, Sendikamız ve Genel Başkanımız böyle bir oran ve protokolü kabul etmemesine rağmen işveren tek taraflı zam uygulayarak sizleri ve bizleri yok saymıştır” denildi.
Ve de sendika kendi tutumunu da “İğneden ipliğe her şeye zam gelirken, asgari ücrete yapılan zam ortadayken, ağır geçim koşullarımız ve zorlu çalışma şartlarımız göz ardı edilemez. Alınteri akıtan işçiler olarak, fazlasını değil, hakkımızı istiyoruz. Bize teklif edilen ücret artışı, bizi yokluk ve yoksulluğa mahkûm etmekten başka bir şey değildir. Bu teklifi asla kabul etmeyeceğiz. Mücadelemizi hakkımızı alana kadar sürdüreceğiz” diyerek açıkladı.
Tabii ki muhalefet partilerinden CHP Konya Milletvekili Barış Bektaş ve Gelecek-Saadet Partisi Milletvekili Hasan Ekici bu durumu yerinde inceleyerek işçilere desteklerini sundular.
Bu arada kendi fikrimi de ifade edeyim. Eti Alüminyum kârlı, gerçekten kazanan ve de önemli bir kurumumuzdur. Bir de eski tüccarların çok güzel bir sözü vardır “mal alırken kâr edilir” diye. Eti Alüminyum da öncelikle satın alınırken kâr edilmiş bir kurumdur. Ve Eti Alüminyum’da çalışan işçi gerçekten çok ağır iş yapmaktadır. Yani iş ağırlığı birçok işçiyle kıyas edilemez. O nedenle yüzde 56’lık bir zam gerçekten çok düşük bir zamdır.
Şöyle düşünün; 01.01.2023’te asgari ücret 8 bin 506TL idi. 01.01.2024’te asgari ücret 17 bin TL oldu. Neredeyse yüzde 100 zaman demektir bu. Bir yılda asgari ücret yüzde 100 zamlanırken, evin tüketim mallarına neredeyse yüzde 200 – 300 zam gelmişken Eti Alüminyum işçisine yüzde 56 zam vermek ne vicdana ne de mantığa sığar.
Tabii tüm bunlar, Eti Alüminyum’la ilgili konuşulmaya başlanınca aklıma Eti Alüminyum’un özelleştirilmesi zamanında sendikanın tutumu geldi.
O dönemde Eti Alüminyum’un özelleştirilmesi hazırlanmıştı. Yasal altyapısı da hazırlanmıştı. Dönemin bakanı da “babalar gibi satarız” diyordu. Sadece bazı yerel politikacılarla, sendika “sattırmayacağız” diyordu.
O dönem sendika başkanı Muharrem Oğuz’u ziyaret eden Konya Milletvekili rahmetli Nezir Büyükcengiz, Oğuz’a “Başkan bakan satacağız diyor. Önünde sonunda burayı satacaklar. Bu konuda yapacak pek fazla bir şey gözükmüyor. Siz işçilerin işten çıkarılmasını ve haklarının devamını sağlayabileceğiniz bir yol izlerseniz daha iyi olur” diyor. Bu söze Sendika Başkanı Oğuz şiddetle itiraz ediyor. “Biz kesinlikle sattırmayacağız” diyor. Buna o dönem Atilla Kart gibi bazı siyasetçiler de destek verince kendi kendilerine söylediklerine inanır hale geldiler. Sonuçta hem fabrika satıldı hem de işçiler haklarını bile alamadılar. Hâlbuki satış esnasında çalışanlara dokunulmayacağı, işçilerin sosyal ve maddi haklarını kaybetmeyeceği gibi bir madde konulabilseydi – ki bu bazı özelleştirmelerde o dönem yapıldı- belki de Eti Alüminyum çalışanları çok daha mutlu bir şekilde yaşayacaklardı. Hatta belki de okullarda hademelik yapanları olmayacaktı.
İşte aslında sendikalar burada devreye girmeliler. Yani bağnaz, kendi fikri dışında fikir kabul etmeyenlerden hiçbir yönetici olmaz da sendika başkanı hiç olmaz. Sendikalar çalışanlarının sadece cüzdanını değil, kültürel, sosyal yapısını da genişletebilmelidir. Mesela sendika üyesi bir işçi ailesiyle haftada bir sosyalleşme adına restoranda bir yemek yiyebiliyor mu? Arada sırada da olsa ailesiyle tiyatro, sinema, konser gibi etkinliklere gidebiliyor mu? İşte sendika bunları da organize etmeyi bilmelidir. Aksi halde sendikalı olmanın ayrıcalığı ne olacaktır.
Bunları düşününce aklıma bir sendika genel başkanıyla sohbetimizde “işvereni de düşünmek gerekir işveren olmazsa işçi nereden iş bulacak” gibi bir sözü aklıma geldi. Bu sözün teorik olarak bir önemi yok da düşünce mantığı olarak sendikaların geldiği aşamayı anlatması açısından ne kadar önem taşıdığını belirtmek adına paylaştım.
Bir idareci o anı kurtarmak adına fikir yürütebilir. Yani durumu idare eder. Ama bir yönetici o anı değil ondan sonraki gelecek anları da düşünerek karar verir. Yani durumu en uygun biçimde yönetir. Ve sendikacılar yönetici olmalıdır. İdareci değil.
Seydişehir Eti Alüminyum Konya’nın ve Türkiye’nin bir değeridir. Orada çalışan işçiler de çok değerlidir. İki değeri de göz önünde bulundurarak daha şevkle çalışan bir kurum olarak ülkeye hizmet etmesini sağlamak gerekir. Burada da iki tarafa da görev düşmektedir. Umarım en kısa zamanda en güzel sonuçla olay tatlıya bağlanır.
Dostlukla kalın.