Emniyet Müdürlüğü bir de böyle düşünsün
Ekonominin bozuk olduğunu artık sanırım söylemekte hiçbir sakınca yok. Çünkü hepimiz bu ülkede yaşayan insanlar olarak iliklerimize kadar hissediyoruz. Hissetmeye de devam edecek gibi gözüküyoruz.
Geçtiğimiz aylarda şöyle bir hesaplarıma baktım. Evin elektrik, su, ısınma harici doğal gaz, telefon vb. gibi mecburi harcamalarını inceledim. Bundan 6 ay kadar önce bu mecburi harcamalarım 750 TL civarında tutuyormuş. Aynı harcamalar bugün yaklaşık 1400-1500TL’yi buluyor. Yani en iyi ekonomi sonucunu bana cebimdeki bu para veriyor.
İşsizlik aldı başını gitti. İşyerleri asgari personelle çalışıyor. Yani daha evvel 10 kişiyle çalışıyorsa, artık bu rakamı 5 kişiye düşürmüş ve hatta bu 5 kişiyle de “kısa dönemli çalışma” diye hükümetin çıkardığı bir yöntemle yarım maaşı devlet ödemesi şeklinde çalışıyor. Ayrıca tabii ki bu süreçte işten çıkanların aldıkları işsizlik maaşı veya buna benzer uygulamaların neticesinde maaşları yarıya düşmüş durumda.
Kısacası Türkiye’de yaşayan insanlarımız bir taraftan Covid 19 baskısından diğer taraftan ekonomik sıkıntının baskısından artık tamamen sinirleri bozulmuş durumda. Bir de son zamanlarda buna trafik cezalarını ekleyince insanların ne yapacağını şaşırmasında bir acayiplik görmüyorum. Ayrıca bu trafik cezalarının “kesilme şeklini” de şu andaki toplumsal psikolojinin geldiği aşamada çok yerinde bulmuyorum.
Daha evvel bir yazımda yazmıştım. “Şehirlerarası yollarda petrol kenarlarına trafik arabası maketleri koyarak trafiği ayarlama düşüncesinin doğru olmadığını, bunun Devlet’e karşı bir güvensizlik yaratacağını belirtmiştim. Çünkü Devlet vatandaşını aldatmaz. Oraya ya gerçek bir trafik ekibi koyar ya da trafik ekibi varmış gibi vatandaşını kandırmaz” demiştim.
Ama maalesef görüyoruz ki şehir içi trafikte de alınan kuralların tatbikinin olmadığı yerler bulunmaktadır. Mesela falanca yolda azami hız 40km denilmiş. İyi de o yolda 40km azami hızla giden olmadığı gibi, o şekilde gidilirse de trafik kilitlenip kalacak demektir. Burada yapılması gereken, “ben dedim oldu” yerine “pratikte uygulanması kolay olacak” bir çözüm üretmektir.
Sille caddesinden şehir merkezine doğru gelirken Genç Osman Caddesi kesişimine kadar olan yerde azami hız 60 gözüküyor. Oradan Dedeman önüne kadar olan yerde 50 gözüküyor. Şimdi azami hızın 50 olduğu yerde, 50 ile gitmeyi bir gün denedim, Arkamdan insanlar kornalarıyla, yanımdan geçerken kızgınlıklarıyla, ettikleri küfürlerle gittiğime gideceğime pişman ettiler. Çünkü o yolda zaten sabahları hızlı gitmenin imkanı yoktur, trafik sıkışıktır. Diğer zamanlarda da 50 ile gitmek orada rahat olan trafiği dahi sıkıntıya sokar. Birikme yaptırır.
Ama “vatandaşa cezayı yazayım da görsün” derseniz, en iyi ceza yazılacak yerlerden birisidir. Vatandaş 65’le gitse hızın yüzde 30’unu aşmış olur o da 600TL’ye yakın cezadır. Emniyet bu konuda iyi bir ciro yapabilir. Ama burada normal sınırla giden vatandaşını nasıl koruyacaktır. Asıl işi olan güvenlik konusunda ne yapacaktır, bunu da değerlendirmek gerekir.
Burada inisiyatif Konya İl Emniyet Müdürlüğü’ndedir. Nasıl ceza yazılacağı, nerelerde yazılacağı, ne kadar yazılacağı gibi konular çok iyi değerlendirilmelidir. İşinden olmuş, yarım maaşla geçinmeye çalışan bir kişiye 600TL ceza keserseniz bu “ne halin varsa gör” demektir.
Buradan da kuralları-yasaları uygulamayalım gibi bir anlam çıkartmamak gerekir. Kuralları ve yasaları daha ergonomik ve daha uygulanabilir hale getirmekten bahsediyorum. Adam Sille caddesinin azami hız 60 olan kısmında 80’le veya daha fazla hızla gidiyorsa bunun önlemini alalım. Ama azami hız 50 diye yazıp, trafiği sıkıştırmak ve normal akmasını sağlamak adına uygulayamadıktan sonra bir anlam ifade etmemektedir. Ancak ceza yazmak için bir fırsat kollar gibi bu durumdan Devlet’in yararlandığını düşündürmesi doğru olmayacaktır.
Sadece mevzu para cezası yazmaksa her aracı durdurup “pense var mı yok mu kontrolü” yapmak çok daha fazla ceza yazılmasına ve çok daha fazla gelire sebep olur bence…
Dostlukla kalın.