Düşmanını tanı
1923 Devrimi’nden bu yana bu devrimin başarılı olmaması için çalışan çok fazla güçler oldu. Yabancı güçlerin olması gayet normaldi ancak ülke içerisinden vatandaşlarımızdan bu şekilde ihanet edenleri görmek ve hatta 2020’yılına adım attığımız bu günlerde halihazırda görüyor olmak üzüntü verici.
Genelde bu tür cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarının, bu düşmanlıktaki en büyük tezleri “Atatürk’ün Osmanlı’yı yıkmış olması” tezi. Tabii bu cenah, tarihi “fesli delilerden” ya da kendisini gazeteci-yazar olarak tanıtıp tarihten hiç anlamayan “sahtekar tarihçilerden” öğrendiği için sanki Osmanlı’yı Mustafa Kemal yıkmış gibi düşünür.
Halbuki Mustafa Kemal bir Osmanlı subayıdır. Mustafa Kemal; Osmanlı Padişahı, İngilizlerin İstanbul Valisinin emrinde yaşarken Anadolu’da ülkeyi bir İngiliz sömürgesi yapmaktan kurtarmak adına bağımsızlık savaşının fitilini yakan isimdir. Dolayısıyla en kötü Devlet yönetimi sonuçta sömürge olmaktan daha iyidir. Buna hangi mantık ve hangi anlayış karşı çıkabilir anlamak güç.
Diğer bir konu Atatürk’ün din konusuyla ilişkisinin halka yalanlarla aktarılmasıdır. Bunda da genelde Menderes döneminin “amaca ulaşmak için her yok mubahtır” politika anlayışının katkısı büyüktür.
Osmanlı’nın son döneminde neredeyse her sokakta bir şeyh, bir Şıh veya bir hoca türemesine karşılık, bu türeyen din simsarlarının halkı sömürmelerine karşılık Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin direnç göstermesi ve de bu sahtekar din adamlarının halkı sömürmesine ve kandırmasına engel olmasına “din düşmanlığı” gibi bakmak çok da doğru olmasa gerek.
Şimdilerde dini, bir nemalanma aracı olarak kullanan yine birçok sahtekar ortalarda dolaşmaktadır. Ve bu sahtekarların önündeki en büyük engel Mustafa Kemal Atatürk’ün fikirleridir.
“Atatürk, her akşam Çankaya’da sofra kurdurur ve gereken kişilerle o sofrada buluşur ve de ülkenin sorunlarını o sofrada tartışırlardı. Atatürk’ün yakınındaki isimler bir gün Atatürk’e içkili sofraların, halkın gözü önünde olmaması gerektiği ve de bunun halk tarafından yanlış anlaşıldığı uyarısı geliyor. Atatürk bu uyarı üzerine “Hayır” diyor. “Ben ne yaparsam, ne yaşıyorsam, halkımın gözünün önünde yaparım. Onlardan gizli saklı yapmam.” Diyor.
Yani halkına bu kadar şeffaf olan bir lideri, halkını din adına sömüren ve kandıran kişiler eleştirebiliyorlar.
Hayattaki belki de en önemli şey özgürlük iken maalesef sömürgeciliği, sömürge olmayı savunan insanlar; özgürlük için savaş vermiş ve kanlarıyla bu özgürlüğü kazanan insanları neredeyse 100 yıldır eleştiriyor olmasını anlamanın imkanı yoktur.
İnanıyorum ki, akıl ve izana sahip insanlar bu konuyu artık bir mantık çerçevesinde değerlendirip, Türkiye Cumhuriyeti düşmanlarını tanıyacaklardır.