Cumhuriyet kurtuluştur
Artık devrini tamamlamış bir padişahlık, İngiliz boyunduruğu altına girmiş bir padişah, ülke işgal altında, işgalci devletlerin işkence ve eziyeti altında inleyen bir halk ve sonunda buna karşı duyarlılık gösteren bir Osmanlı subayı, Mustafa Kemal.
Ve zaman 1920’yi gösterdiğinde halkı ezen işgalci devletlerin elinden halk, kurtarıldı. İngilizlerin İstanbul valisinin emrinden çıkamayan padişah ve işgal edilmiş bir İstanbul kurtarıldı. Kısacası ülke yıkılmaktan, bölünmekten ve yok edilmekten kurtarıldı.
Ve zaten yıkılmış olan ülkenin düşmandan kurtarıldıktan sonraki süreçte sıradaki iş, ülkenin nasıl yönetileceği idi. Tabii ki İngiliz oyuncağı olmuş olan padişaha tekrar ülke emanet edilemezdi. Mutlakiyet, muasır ülkeler seviyesine çıkmayı arzulayan bir devlet için geçerli bir yönetim biçimi olamazdı. Demokrasiye, insan haklarına, özgürlüklere en yakın rejim olan cumhuriyet, yeni doğan ülkenin yeni rejimi olmalıydı.
Ve öyle de oldu. “Yarın cumhuriyeti ilan ediyoruz” dedi. Ve Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti muasır medeniyetler arasındaki yerini aldı.
Tabii ki birçok kişi bunu Atatürk’ün tek başına yapmadığı, yanındaki arkadaşlarıyla birlikte başardığını söyler. İllaki bunun doğruluk payı vardır. Ancak birçok konuda muhalefetle karşılaşan Atatürk, kendi en yakınındakilerin bile karşı çıktığı durumlarda, inatla ve dirençle doğru bulduklarını savunarak ülkeyi bu hale getirmiştir. En yakınındaki arkadaşlarının bile mandayı savunduğu dönemde buna itiraz etmiş ve ülkenin bağımsızlığını savunan bir lider isimden bahsediyoruz.
Ulusal bayramlardan önce hutbelerde bayram ile ilgili konuşurken Atatürk’ün adını bir kez bile ağzına almayan hocaların nankörlüğünü, güya bayram kutlaması yapan siyasilerin bir kere bile Atatürk’ün adını geçirmeyişine bakmayın. Tabii ki cehaletle savaş halen sürmektedir.
Türkiye’de çok az sayıda olan bu tür, yapılanları görmezden gelen insanların arasında, kendi istedikleri sistemde olamayacakları yere gelmiş, hakim, savcı, doktor vb. birçok meslek kolunda çalışan kadınların olması bile olayın ne kadar düşüncesizce bir nankörlük olduğunun en bariz örneğidir.
İnsanların oluşumundan bu yana, yani ilkel kominal yaşamla birlikte ardından feodalizmle tanışan insanlar, daha sonraki süreçte feodalizmi ortadan kaldırmak için çaba harcamış ve sonunda kapitalizmle ve cumhuriyetle tanışmışlardır. Fransız ihtilalinden sonra feodal yapı kırılmış ve daha demokratik bir dünya ile tanışan Avrupa, demokrasi sayesinde şimdiki modern ve gelişmiş düzeye ulaşmıştır.
Avrupa’dan yaklaşık 150 yıl sonra cumhuriyetle, demokrasiyle karşılaşan Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk gibi büyük bir lider ve önder sayesinde bu 150 yıllık farkı kapatmaya çok yaklaşmıştır.
Cumhuriyet, demokrasiyle bir anlam ifade eder. Dünyadaki bir çok ülkenin isminde “cumhuriyeti” ibaresi varken, demokrasi olmadan bu ibarelerin ayakları havada kalmaktadır.
Dolayısıyla 29 Ekim 1923 Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu olduğu gibi Türk demokrasisinin de bir miladıdır.
Hangi açıdan bakıyorsanız bakın, eğer bazı devlet millet düşmanları, vatan hainleri gibi düşünüp, “keşke Yunanlı işgal etseydi” demiyorsanız, bir kısım delilerin, meczupların peşine takılmamışsanız, bilin ki her açıdan cumhuriyet ve demokrasi ülkelerin ileri gidebilmesinde dinamik bir güçtür.
Tüm okurlarımızın, tüm milletimizin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun.