Aslında bugün malumunuz üzere İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yenileme seçimlerinin sonucunu yazmak adettendir. Ancak hem Konya için, hem ülke için, hem çiftçi için ve de hem üretim için daha önemli bir konu var: Konya Şeker ve onun Türkiye markası TORKU…
Konya yıllardır içerisinden bir marka yaratamamıştır. Kendi çaplarınca büyük firmalar vardır ancak bunlar dünyayı söylemiyorum zaten de Türkiye genelinde de bir marka haline gelememişlerdir. Ta ki Konya Şeker bir atılım yaparak Torku’yu ortaya çıkarana dek…
1999 yılından önce Konya Şeker’i hatırlayanlar vardır. Çok parası olan ancak kapalı bir sosyolojik alanda şeker pancarından şeker üreten bir kuruluştu. Mesela falanca dernek, filanca vakıf, vb. bir faaliyet yapacağı zaman 15- 20 bileti Konya Şeker’e satardı. Bir de gayet sosyal, Evirgen Güney (yanlışsam beni düzeltin) isimli şeker gibi bir genel müdürü vardı. Konya Şeker’le diyalogumuz bu kadardı.
1999’dan sonraki süreçte Konya Şeker’in yönetim kurulu başkanlığına getirilen, Çumra eski Belediye Başkanı Recep Konuk’la birlikte çehresi değişmeye başladı. Yine çok parası vardı ama bu sefer, yönetim o parayı da üretime aktarmaya başladı.
Türkiye’nin aslında en önemli ihtiyaçlarından birisi, üretimden kazanılan parayı tekrar üretime harcamak ve aynı zamanda üretimden de tekrar tekrar kazandırmayı sağlamaktır. Hani “etinden, sütünden faydalanmak” deriz ya; onun gibi üretilen maddenin de atığından bile faydalanmamız gerekir. Ve işte Konya Şeker bunu yapmaya başladı ve bunu başardı.
Tabii ki öncelikle şeker pancarıyla başlayan bu sistem, pancarın, şekerinden, küspesinden, yaprağına kadar her şeyini kapsadı. O yetmedi, bu sefer aklınıza gelecek her üretim bitkisini de üretmeye ve onlardan da yararlanmaya başladı.
Bunun detaylarını zaten çoğu kimse biliyor. O nedenle detaylarıyla tekrara düşmek istemiyorum. Ama gelinen aşamada Konya’da kendi kabuğundan yaşayan bir Konya Şeker artık Türkiye genelinde tanınan ve birçok açıdan da kıskanılan bir duruma geldi.
Tabii ki “yüksek dağın başı dumanlı olur” derler ya; Konya Şeker yükseldikçe, büyüdükçe ayağına çelme takmak isteyen birçok kişi, kurum ve kuruluş ortaya çıktı. Aynı zamanda bu, kişi, kurum ve kuruluşların aklını bu süreçte ortaya çıkan büyük rant da çelmeye başlamıştı. Ve sonucunda da hepinizin malum olduğu üzere ortaya dedikodular atılmaya başladı.
Utanmadan bu haince ve onursuzca saldırıda bulunanlar, Torku’nun maddi sıkıntısı olduğunu söyleyenler, iflasın eşiğinde olduğunu söyleyenler, daha cümleleri bitmeden çiftçiye avans dağıtan, mazot dağıtan, tohum dağıtan Konya Şeker ve Torku’yla karşılaştıklarında bile bu çirkefliklerinden vazgeçmediler.
Torku, Türkiye’nin bir markası. Bu yönüyle tüm Türkiye Torku’ya sahip çıkmalıdır. Torku Anadolu’nun üretiminin öncüsü ve narasıdır. Anadolu Torku’ya sahip çıkmalıdır. Torku Konya’nın en önemli markasıdır. Konya Torku’ya sahip çıkmalıdır.
Bu “sahip çıkma” nasıl olacak derseniz, bu sahip çıkma çiftçiye sahip çıkma şeklinde ortaya çıkacaktır. Konya’nın iş adamları dernekleri, vakıfları, kurumları, “Çiftçinin gururu olan” Torku’ya desteğini belirtecektir.
Konya’nın bürokratları, Konya’nın ekmeğini yiyen memur, amir, müdür, genel müdür, bölge müdürü, hatta valisine kadar “Çiftçinin gururu olan” Torku’ya desteğini belirtecektir.
Konya’nın siyasetçileri, siyasi partilerin il ve ilçe başkanları, belediye başkanları, milletvekilleri, “Çiftçinin gururu olan” Torku’ya desteğini belirtecektir.
Anlayacağınız 7’den 70’e tüm Konyalı Torku’ya sahip çıkacak, en büyük şirketlerini Yahudilerle ortak kurup, sonra da ona buna çamur atmaya çalışan şirketleri bir kez daha inceleyecektir.
“Bunlar olmazsa ne olur?” derseniz, söyleyeyim: ÇİFTÇİNİN GURURU KIRILIR.