Hep söylüyorum, artık Türkiye eski Türkiye değil. Türkiye yeni değişimlere gebe ve de bu değişimler ilerleyeceğe benziyor. Bu değişimlere ayak uyduranların kalacağı ve ayak uyduramayanların da siyaset sahnesinden silineceği aşikar.
AK Parti kendisini sürekli yenilemeye gayret gösterirken, ülke adına liberalleşmenin yolunu açarken muhalefetin de kendisini yenilemesi şarttır.
Bundan bahsederken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun 8-9 seçimden başarısız çıktığı, genel başkanlığı bırakması gerektiği gibi beylik konulardan bahsetmiyorum. Yani “CHP’de genel başkan kim olacak” sorusundan daha önemli bir soru var ki; o da “CHP siyaseten hangi fikri savunacak?” Ana Muhalefet Partisi CHP, kendisini yenilerken, ideolojisini de gözden geçirmelidir.
CHP henüz; sosyal demokrat mı, demokratik sol mu, Atatürkçü mü, liberal mi, sosyalist mi, komünist mi, yani neyi savunduğunun tespitini net olarak yapmalıdır.
CHP zaman zaman sosyal demokrat olmaya çalışmıştır. Ama her seferinde bu girişimi halktan pek de destek görmemiştir. Şu anda Kemal Kılıçdaroğlu’nun da genel başkan olduğundan bu yana yapmaya çalıştığı sosyal demokrat bir CHP iken, halk buna maalesef prim vermemiştir.
Demek ki o zaman yeni bir yapılanma düşünülmelidir. Aslında CHP’nin genlerinde mevcut olan yapı bu sorunun çözümüdür. Yani Atatürkçülük…
CHP Atatürkçü ideolojisine dönmelidir. Bunu da katı bir disiplinle “polit büro” mantığında değil, Atatürk’ün yaptığını “taklit” ederek, halkla birlikte yürüyerek yapmalıdır.
Türkiye’yi tanımak, Türk insanını bilmek, politikanın aslında en önemli adımıdır. Daha önce denenmiş ve başarıyla sonuçlanmış olan Atatürkçülük ideolojisi Türkiye’nin tüm sorunlarına derman olacak nitelikte ve çözüm olacak kudrettedir. Dolayısıyla CHP’nin de yapması gereken bu ideolojiye sahip çıkması ve başka başka fraksiyonel, çözümler, Türk tabanının yapısından farklı Avrupai politikalar üretmeye çalışmamalıdır.
Anlayacağınız sosyalizmi, komünizmi savunan, Che gibi, Deniz Gezmiş gibi, Mahir Çayan gibi isimler CHP’nin tutunacağı isimler değildir. Bu tutunma ancak parti içerisindeki politik belirsizliği arttırmakta ve kafa karışıklığına yol açmaktadır.
Bu konularda netleşebilen bir CHP ondan sonra kendi içerisinde, genel başkanın kim olacağını, cumhurbaşkanı adayının kim olacağını, neye muhalefet edilip, neye destek verileceğini halk adına karar vermeye başlayacaktır.
İşte CHP’de bir yenileşme yapılacaksa yolu budur. Aksi halde aynı mantıkla, içinde sosyal demokrat, sosyalist, komünist, Atatürkçü, milliyetçi, liberal, demokratik solcu barındıran bir parti, ancak yamalı bohçaya benzer. Ve bu bohçada her fırsatta o yamalardan fırtabilir.
Bunu 1999 Kurultay konuşmasında belirten Deniz Baykal az da olsa başarmaya başlamıştı ancak daha sonra kurulan kumpasla kenara çekildikten sonra gelen Kemal Kılıçdaroğlu ideolojik bir oluşumdan, yamalı bir bohçaya çevirmekte gecikmedi. Siyasi partiler karman çorman fikirlerle değil, açık, net ve halkla birlikte alınan kararlarla başarı sağlanabilir.