CHP ve İyi Parti’de değişen bir şey yok

Erhan Dargeçit

PKK AĞZI CHP’DE GARİPSENMİYOR MU?

En son söyleyeceğimi başta söyleyeyim PKK, FETÖ, IŞİD, YPG vs. vs. vs. Bu veya buna benzer terör örgütlerinin hangisi olursa olsun onun ağzıyla konuşmak ihanetten başka bir şey değildir. Bunu baştan söyleyeyim.

CHP, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile kavgalı bir parti değildir. CHP bu Devlet’i kuran partidir. Yani CHP’nin kurucusu bir askerdir, CHP’nin ikinci adamı bir askerdir. CHP kurucularının çoğu askerdir. Türkiye Cumhuriyeti bu askerlerin ve Ordu’nun kahramanlıklarıyla kurulmuş, yedi düvele karşı savaş vermiş bir Devlet’tir.

Şimdi böyle bir Devlet kuran CHP’nin bir milletvekili olan Sezgin Tanrıkulu açıklama yapıyor: “Türk Silahlı kuvvetleri, 15 köylüyü helikopterden attı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de bunu doğruladı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yaptığı her şey eleştiriden azade değil, bizler milletvekiliyiz. Bunları sorgularız” diyor. Ve bu vekil utanmadan halen CHP’de bulunuyor. Hadi CHP Genel Merkezi kendi derdine düştü bu açıklamaları, milletvekillerini, üyelerini duymuyor, dinlemiyor, anlamıyor ama zaten CHP program ve tüzüğüne çok da uyum sağlayamayan Tanrıkulu’nun halen CHP’de mücadele vereceğim diye uğraşması da çok haklı ve yerinde bir tavır değildir.

İşte zaman zaman yazdığım yazılarda “örgüt bilincinden” bahsediyorum. Tam da bunu söylemek istiyorum. CHP’nin içerisinde az da olsa Atatürkçü olanlar var. Ayrıca sosyal demokratlar ve sosyalistler de var. Ve tabii ki “her kapta olabilecek” liberaller de var. Yani böyle bir mozaik olabilir mi derseniz, tabii ki olur ama CHP’nin program ve tüzüğünde birleşmek kaydıyla olabilir. Ve de CHP’nin gerek Atatürk tarafından kuruluşunda gerekse 1992’de Deniz Baykal tarafından kuruluşunda Atatürk ilke ve inkılaplarından başka bir programı yoktur.

“Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Atatürk’ün partisinde; ABD’ye bağımlı PKK’nın ağzıyla konuşan bir vekil olabilir mi?

İşte CHP bu karman-çormanlıktan kurtulmadığı sürece ne kendisine hayrı olur ne de halka bir deva olur.

İYİ PARTİ AYAKTA KALABİLMEK İÇİN AK PARTİ’YE Mİ YANAŞIYOR?

Gün geçmiyor ki İyi Parti’den anlamsız bir açıklama yapılmasın. Eski vekillerden Ayhan Erel “İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin en az bir defa iktidar partisi tarafından yönetilmesine, AK Parti Belediye başkanının ve kadrolarının İzmir’e değer katacağına inandığını” belirtiyor. Genel Başkan Meral Akşener “yerel seçimlerde her ilde aday çıkaracaklarını” söylüyor. Ve de neredeyse her İyi Partili CHP’ye bir laf etmek için zaman kolluyor.

Şimdi şu gerçeği buradan belirteyim ve yazılı olarak kayıtlara geçsin: İstanbul’da CHP Ekrem İmamoğlu’nu aday gösterirse, onun karşısına İyi Parti ADAY ÇIKARAMAZ. Hani Meral Akşener kendi inisiyatifini kullanıp “Altılı Masayı” terk edip, ardından ortaklarına birçok laf sayıp, sonra da gelip tekrar oturmuştu ya; işte aynen öyle olur bu durum da… Kimin nereden nasıl aday gösterileceği şu anda belli değil. CHP’deki Kurultay’dan sonra bu durumlar belirmeye başlar. Yani şimdi Meral Akşener şunu demiş, falanca başkan yardımcısı bunu demiş, filanca milletvekili şöyle yapmış gibi konular ancak o açıklama yapanları zor duruma düşürür. Çünkü İyi Parti yerel seçimlerde tüm illerde seçime GİREMEZ. İyi Parti’de bu tür kararlar Meral Akşener’in kendi başına alacağı kararlar değildir.

Yani burada iki durum vardır. İyi Parti ve Meral Akşener ya CHP’den taraf olacaktır ya da Ak Parti’den yana tavır koyacaktır. Bunun dışında bir tavır “siyasi tavır” olarak değerlendirilmez. “Efendim biz kendimiz gireceğiz” derseniz bu sadece ya siyasetten nemalanmak istiyor ya da siyaseti bilmiyor olarak değerlendirilir.

Yani bunu şöyle örneklendireyim. Mesela İstanbul’da CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu diyelim; Ak Parti’nin adayı da Karadenizli bir aday diyelim. Eğer İyi Parti “ben aday çıkaracağım” deyip mesela Buğra Kavuncu’yu aday yaptı diyelim. O zaman “ İyi Parti Ak Parti’den yana tavır koydu” diye düşünülür. Aday çıkarmazsa, İmamoğlu’nu desteklerse çeşitli anlaşmalar yapmaya da (mesela belediye meclisi üyelikleri gibi) hak kazanır ve CHP’den yana tavır koymuş olur.

Anlayacağınız Türkiye’de “iki kutup başlı” siyaset bundan sonra da böyle işleyecektir. Yani siyasetten birazcık anlayan politikacılar öyle “kuru gürültü” ağızlarına geleni söylemeyecekler bilakis “bin düşünüp bir konuşacaklardır”. Zaten siyasi sahnede yer almak hiç de kolay değildir. Hele bir partinin genel başkanlığı hiç kolay değildir. Bir de “başarısız ve işbilmez genel başkanlık” siyasette uzun vade yer almak için sadece birileriyle uzlaşmak zorunda olunduğu gerçeğini ortaya çıkarır. Başka hiçbir işe yaramaz.

Dostlukla kalın.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.