Cehaletin düşmanı bilgidir
Rahmetli Prof.Dr.Erkan Türkmen’den dinlemiştim bu hikayeyi: Hz. Musa, Tur Dağı’na doğru canhıraş bir biçimde koşmaktadır. Görenler sanki bir, yırtıcı hayvan, cani, eli bıçaklı katil, bir şaki, onu kovalıyor mu diye düşünmüşlerdir. Ve durdururlar; “Ya Musa neden kaçıyorsun. Seni kovalayan yırtıcı bir hayvan yok, eli bıçaklı bir katil yok, sana tehlike yaratacak bir şey yok, neden kaçıyorsun” diye sorarlar? Hz. Musa köyü göstererek cevap verir : “Ben cehaletten kaçıyorum” der.
İşte cehalet en kötü şeydir. Atalar söylemişler ya “cahil dostun olacağına, akıllı düşmanın olsun” diye… İşte gerçekten cahil kişiden nasıl bir zarar göreceğini kestirmen, hayal etmen güçtür.
İnsanın herhangi bir konuda fikir sahibi olması kolaydır. Bir şey bilmesine gerek yoktur. Fikir öyle bir şeydir. Ama bilgi öyle değildir. Bilgi, emek ister. Yaratan “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu” demez mi?
İşte her konuda olduğu gibi siyasette de bilen ve bilmeyen bir olmaz. Siyasette dünyada geçerli bir takım kurallar vardır. Mesela bunlardan birisi “muhalefete muhalefet edilmez” kuralı maalesef bu kural Türkiye için geçerli değildir. Türkiye’de iktidara edilmeyen muhalefet, muhalefet partilerine edilir. Sosyalist solun durumu gibidir bu mantık. Mesela bakarsınız tüm dünyada sosyalist sol milliyetçidir. Milliyetçi olmayan sosyalist sol, sadece Doğu Almanya ve Türkiye’de vardır. Doğru Almanya’da tarihe karıştığına göre şimdi sadece Türkiye’de kalmıştır.
İşte bu literatürleri bilmek gerekir. Ülkemizde 18 yıldır Ak Parti iktidarı vardır. 18 yıldır iktidarda olması nedeniyle zaten Cumhuriyet tarihimizin en uzun süreli iktidarıdır. Ve tabii ki böyle uzun süreli iktidarların yıpranmaması gibi bir durum söz konusu değildir. Ak Parti de illaki bu zaman içerisinde yıpranmıştır ve de yanlış yaptığı şeyler illaki olacaktır. Ve muhalefet partileri de bu durumu görevleri gereği halka iletmek ve de muhalefet yapmak zorundadırlar.
Muhalefet; “bir görüşe, bir eyleme, bir tutuma vb. karşı olma durumu, aykırılık” demektir. Yani muhalefet iktidarın yaptığı her konuya aykırı bir bakış açısı getirir ve vatandaş da bu önerileri değerlendirir. Dolayısıyla muhalefet ve iktidarın dostane ve uyumlu çalışması gibi bir şey dünyanın hiçbir yerinde söz konusu bile olamaz.
Ülkemize baktığımızda manzara şöyle: 18 yıllık bir iktidar var. Ve ülkede ekonomik sorun var. Ülkede işsizlik sorunu var. Ülkede eğitim sorunu var. Ülkede yoksulluk, yolsuzluk ve yasakçılık sorunu var. Ve buna rağmen eleştirilen muhalefet partileri var. İşte asıl sorun budur. Ülkede ekonomide sorun varsa eleştirilecek mercii iktidardır. Ülkede ne sorunu varsa eleştirilecek yer iktidardır. Öncelikle vatandaş bunu öğrenmelidir.
Bunları yazarken, Ak Parti mi, CHP mi, İyi Parti mi, MHP mi diye düşünerek yazmıyorum. Bunlar genel kurallar. Yani bu genel düşünceler iktidarda da, muhalefette de hangi partiler olursa olsun geçerli kurallardır. Bir kere Türk vatandaşı “benden olan iyidir” mantığını kesinlikle bırakmalıdır.
Bunları söylemişken, ine bilgi olarak şunları da eklemekte fayda görüyorum. Genelde bilmeyen ama fikri olan insan için sol dediğin zaman hepsi akla gelir. Nasıl “sağ siyaset” dediğin zaman farklılıklar varsa, sol dediğin zaman da birbirinden farklı düşünceler vardır.
Mesela; sosyal demokrasi, demokratik sol, milliyetçi sol, sosyalist sol, komünist sol gibi kavramlar birbirinden tamamen ayrışır. Atatürkçülük de bunların hepsinden farklıdır. Yani mesela Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığını yaptığı CHP, daha önce Erdal İnönü’nün SHP’si gibi, sosyal demokrat bir partidir. Deniz Baykal’ın genel başkanlığını yaptığı CHP Atatürkçülüğü baz almış bir siyasal parti idi. Rahmetli Ecevit’in partisi DSP, demokratik solcu bir parti idi. Yani size 4 tane genel başkan ve 4 tane fikirsel farklılığı örnek olarak sundum. Bu örneği sağ cenah için de kullanabiliriz. Ak Parti, İyi Parti, SP, BBP, ANAP, DYP, MHP ve hatta LDP ayrı ayrı partiler ve sağdaki ayrı ayrı örgütlenmelerdir. Mesela ANAP ve DYP zamanında bu iki partinin aynı olduğu düşünülürdü ancak ANAP daha liberal, DYP ise daha milliyetçi bir merkez sağ partisiydi. Yani burada bile ayrışma çok fazladır.
Mesela HDP’den herkes sosyalist diye bahseder. Halbuki HDP sosyal demokrat bir parti olduğunu beyan eder. Mesela yine solda sanki sosyalist partiymiş gibi düşünülen ÖDP, EMEP gibi partilerin de programlarına baktığınızda sosyal demokrat olduklarını görürsünüz. Türkiye’de sosyalist partiler de vardır. Mesela bunlardan birisi Doğu Perinçek’in genel başkanlığını yaptığı Vatan Partisi’dir. Komünist partisine örnek de Türkiye’de Türkiye Komünist Partisi(TKP) verebiliriz.
Bu ayrışmaları bilmeyen bir kişinin politikadan dem vurması, politikadan bahsetmesi ancak rahmetli Uğur Mumcu’nun dediği gibi “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak” demektir. Bu da maalesef cehaletin yükselmesi ve cehaletin gerçek gibi algılanmasını beraberinde getirir.
Şu karantina günlerinde, evde kalmanın en iyi tarafı bu cehaletimizi ortadan biraz olsun kaldırabilmek umuduyla bol bol kitap okumak olmalıdır. Böylelikle sosyal medyada zaman ayırırken de cehaletin üzerine sosyal medya kirliliği yaratmaktansa, daha kaliteli sohbetlerle diğer insanları da bilinçlendirme şansına sahip olabiliriz.