Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Türkiye için uygun bir sistemdir. Bunu tartışıp durmak bugünün konusu değildir. Yani “Yeni Anayasa” referandumda kabul edilmiş ve de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmiştir. Bundan geri dönüş gözükmemektedir. Yani bu sistem bir şekilde ilerleyecek, çeşitli revizyonlarla ve uyum yasalarıyla uygun bir duruma getirilecektir. İşin reel-politik kısmı budur. Bunun dışındaki “değiştireceğiz, eski sisteme döneceğiz” gibi sözler sadece işin politikasıdır. Politik ama gerçekçi olmayan söylemlerdir.
Yeni Anayasa aslında içeriği itibarınca dünyanın gelişmiş ülkelerinde kullanılan birçok argümanı içermektedir. Daha doğrusu tam anlamıyla, uyum yasalarıyla, revizyonlarıyla birleştikten sonra bu yasa uygulanabilir hale gelecektir.
“Bu Anayasa değişikliğini Ak Parti yaptı, o nedenle desteklemem” gibi bir düşünce çok sığ bir düşünce olur. Çünkü ben inanıyorum ki Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan kendisine kalsaydı, o da bu değişikliği istemezdi. Ve nitekim her ne kadar referandumdan geçmiş olsa bile “uyum yasalarını çıkarmayarak, yeni anayasayı kendi istediği gibi yorumlaması için bir kulvar oluşturmuş oluyor. Ancak önünde sonunda bu uyum yasaları yapılacaktır.
Sık sık revizyon kelimesini geçiriyorum. Bu revizyona bir örnek vereyim. Mesela hem parti genel başkanı hem de cumhurbaşkanı olan bir sistem görüldü ki tutmadı. Dolayısıyla, büyük ihtimalle bu sistem değişir. Ve de Cumhurbaşkanlığının daha toparlayıcı, daha kucaklayıcı olabilmesi gerekir. Hem genel başkanlık görevi hem de cumhurbaşkanlığı görevi bir arada yürümez. Bunu söyleyince Özal’ı, Demirel’i falan örnek gösteriyorlar ama mesela gerek Demirel’i gerek Özal’ı cumhurbaşkanlığı konuşmalarında kendi partisini kayırdığını, konuşmasının yarısından fazlasını “muhalefete muhalefet etmeye” ayırdığını hiç görmedik. Bilakis gerek Özal gerek Demirel, önemli konularda, parti genel başkanlarını toplayıp, bir araya gelebiliyordu. Hatta bazıları bu konuda Atatürk’ü örnek veriyorlar ama Tabii ki Mustafa Kemal Atatürk “kurucu liderdir” o durumun günümüzdeki durumla hiç ilgisi yoktur. Onu tartışmak abesle iştigal olur.
Şimdi tabii bu yazıyı okuyanlar biliyorum ki bana kızacaklar ve uygulamalarına bakarak “Bu Anayasa’nın neresi güzel” diyecekler. Onlar için de açıklayayım: Tabii ki günümüzdeki, bu şekilde bir uygulamayla bu Anayasa’nın uygun olduğunu söyleme imkanı yoktur. Ama maalesef burada uygulamalardan kaynaklanan aksaklıklar vardır. Dirayetli, güçlü bir Ak Parti lideri aynı zamanda TBMM’de çok kalabalık bir Ak Parti Grubu olunca ülkeyi sadece tek bir adam yönetiyormuş gibi bir durum ortaya çıkıyor. Mesela TBMM’de bu kadar kalabalık sayıda bir Ak Parti Grubu olmadığını düşünelim. O zaman bu kadar güçlü bir Cumhurbaşkanı olamayacaktır.
Ayrıca şunu da net olarak ortaya koymak gerekmektedir. Bu Anayasa içerik itibariyle liberaldir. Globalleşen ülkemizde de bilhassa 1980’lerden buyana liberal ekonomik önlemler alınmaktadır. Dolayısıyla bu Anayasa son haliyle Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Avrupa ülkesi olması yönünde önemli bir adım olacaktır.
Dostlukla kalın.