15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü tüm yurtta kutlandı. Bunun gibi Milli günler çok önemlidir. Hem Milli duyguların körüklenmesi açısından, hem Devlet bağlılığı açısından ve hem de unutulmaması açısından bu tür kutlamalar yerinde kutlamalardır.
Bu tür günlerde ayrım yapılmaması gerekmektedir. Eğer bir kere ayrım yapmaya başlanırsa, olay yozlaşmaya kadar gidecektir. Yani 23 Nisan da, 30 Ağustos da, 29 Ekim de, 19 Mayıs da hatta 9 Eylül de, 15 Temmuz da Türk Milleti için çok büyük önem arz eden günlerdir ve hiçbirinin değerini diğeriyle kıyaslamak doğru değildir.
Eğer 30 Ağustos Zafer Bayramı’ı kutlamaya gerek duymazsanız, yarın, bir gün 15 Temmuz’un da, 29 Ekim’in de ve diğer günlerin de kutlanmasının halk tarafından desteklenemediği görülmeye başlar. Çünkü bunlar Milletin bir bütün olarak baktığı durumlardır. Bir makinenin dişlileri gibi, bu dişlilerden biri kırılırsa makine çalışmamaya başlar. Dolayısıyla tüm Milli günlerimize sahip çıkmak her Türk vatandaşının bir görevidir. Bunu unutmamak gerekir.
15 Temmuz’la ilgili bir diğer konu açılan anıtlardır. Bu anıtlar da Devletin bütünlüğünü, Milletin birliğini, azmini, kararlılığını ve gücünü yansıtan görsellerdir. Hani bir zamanlar “böyle sanatın içine tükürürüm” diyen politikacılara inat, Bu Devlet, Milleti için çok önem arz edecek tüm anıtlarına sahip çıkacaktır.
Bakın, İstanbul’da bir şehitler anıtı açılmıştır. Bu anıt bizler olmasak bile bizden sonraki nesillere de 15 Temmuz’u anlatacaktır. Yine Ankara’da çok anlamlı bir anıt açılmıştır. Dört bir tarafında "Tek Bayrak, Tek Millet, Tek Devlet, Tek Vatan" sözleri yazılıdır. Ve Türk Milleti’nin belki de en önemli düsturlarını burada görebilmekteyiz. En basit anlatımıyla bu anıtlar halkımızın kahramanlığının bir nişanesi olacaktır.
Demek ki anıtlar da, ülkemizde çok büyük önemler arz etmektedir. Haliyle anıtlarımıza da tüm millet olarak sahip çıkmak boynumuzun borcu olmalıdır. Bu anıtları da aynen Milli günlerimizde olduğu gibi birbirinden ayrı tutmamak gerekmektedir.
Şimdi bu bilinç içerisinde olan halkımız 15 Temmuz anma etkinliklerini büyük bir coşkuyla ve destekle kutlamıştır. Sabaha kadar alanları boşaltmadan, gerek Cumhurbaşkanına gerekse diğer siyasetçileri de birbirinden ayırmayarak büyük bir saygı içerisinde, özveriyle, dimdik durmuştur.
Şimdi, bu vefakar halka artık verilmesi gereken hediye, FETÖ’nün siyasi ayağıdır.
Tabii ki siyaseten bunun bir zamanı olduğu gerçeği vardır. Yani AK Parti bunu açığa çıkarmak için büyük ihtimalle kongre sürecini bekliyordur. Ancak artık zaman geçtikçe bu iş yozlaşmaya başlıyor ve insanlar asıl sorumluları göremedikçe yeni yeni sorumlular yaratmaya ve hatta alakası olmayan insanları, FETÖ’cülükle suçlamaya yönleniyorlardır.
Darbe girişimi gecesi, darbenin akıbeti belli olmadan çıkıp bir açıklama yapamayan siyasiler, darbe girişiminin yıldönümünde kürsülere çıkıp, dakikalarca konuşup, “FETÖ” diyemeyen siyasileri, bu vefakar halk siyaset sahnesinde de, kendisiyle birlikte yan yana da görmek istememektedir.
Artık Devlet’in elinde her imkan mevcuttur. Devlet’in, halktan istediği her gücü halk tevdi etmiştir. Seçimde oyunu vermiştir. Referandumda oyunu vermiştir. Şimdi bu halkın vefasına cevap verme sırası Devlet’tedir.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, hem devlet başkanı olarak hem de AK Parti Genel Başkanı olarak halkın beklediği siyasi sonuçları halka vermelidir. Belki de şu anda bu konu en az FETÖ elebaşı Gülen’in yakalanıp, adalet önüne çıkarılması kadar önemlidir.