Türkiye’de “vali” denilince akla gelen birkaç isimden birisi malumunuz rahmetli Recep Yazıcıoğlu’dur. Kendisinin birçok sıfatının yanı sıra makama kapı tıklatmadan girilebilen vali olarak da akıllarda kalmıştır.
“Aydın Valiliği'ne atandığında, henüz üç dört günlük valiydi. Nazilli SSK Hastanesi ile ilgili bir şikayet kulağına gelir. Hiç vakit kaybetmeden tebdil-i kıyafet hastaneye gider.
Acil bölümünden içeri girer ve görevli bir hemşireye “Başhekimin odası nerede?” diye sorar. Hemşire şöyle bir bakar Yazıcıoğlu'na ve küçümseyici bir ses tonuyla "üst kata çık, koridorun sonundan sağa dön, sondaki oda" diye tarif eder.
Yazıcıoğlu üst kata çıkar. Başhekimin odasını bulur. Kapısı açıktır ama başhekim odasında yoktur. İçeri girer. Tam o sırada başhekim gelir ve "Buyurun ne istiyorsunuz?" diye sorar.
Yazıcıoğlu, rahatsız olduğunu, tedavi olmak istediğini ama parası olmadığını söyler.
Başhekim kendisine "Burası hayır kurumu değil, paran yoksa tedavi olamazsın" cevabını verir. Yazıcıoğlu, "Devletin görevi vatandaşına bakmak değil mi doktor bey?" deyince, Başhekim sinirlenir ve Yazıcıoğlu'nu odasından kovar.
Vali, sessizce aşağı iner, hastanenin iki sokak arkasında bekleyen makam aracına biner. Arabada onu bekleyen yardımcısına "Gerekli yazışmalar hemen bugün yapılsın yarın görevden alınma yazısını kendisine bizzat ben vereceğim" der.
Ertesi gün bu sefer resmi giyimli, kravatlı, takım elbiseli olarak elinde bir kağıtla hastaneye gider. Bu sefer makam aracı hastane girişine kadar gelir. Herkes şaşkındır. Dün gördükleri yamalı pantolonlu, kasketli, yırtık gömlekli adamın meğerse yeni atanan Aydın Valisi olduğunu görürler.
Hiç vakit kaybetmeden başhekimin odasına çıkar. Başhekim görünce dona kalır.
“Siz? Ama siz!” diye kekelerken Yazıcıoğlu, “Bugün itibariyle başhekimlik unvanından azledilmiş bulunulmaktasınız” der ve elindeki görev azli belgesini uzatır…”
Gittiği her şehri değiştirmiş ve muhakkak bir eser bırakmıştır. İktidarın adamı değil Devlet’in adamı olmuştur. Siyasete sıcak bakmamıştır. Çok yakın dostu Adnan Kahveci’nin partiye davetine “sen genel başkan olursan gelirim” demiştir.
36 yaşında Türkiye’nin en genç valisi olmuştur. Tokat’ta 4 bin derslik hizmete sokar. Devlet Memurları’nın halka hizmetteki aksaklıklara sebebiyet vermemeleri için “yasakçı vali” olmuştur. 1992’de Erzincan’da depremi yaşamıştır. “Deprem valisi” olmuştur. 1993’te Başbağlar katliamını yaşamıştır ve “terörle mücadele valisi” olmuştur. Neredeyse şantiye şefliğini yaptığı “meşhur” köprünün yapılma sebeplerinden birisi de terörle mücadeledir.
Ve ölümün yaşlısı olmaz ama genç yaşta 55 yaşında ölümü tatmıştır.
Bunu niye yazdın şimdi diye soranlara cevap olsun diye söyleyeyim: öylesine…