Bir enkaz lafıdır dolaşıyor

Erhan Dargeçit

1919 yılına baktığımızda işgal edilmiş bir Osmanlı Devletiyle karşılaşırız. Başta bir padişah vardır. Ancak padişah sadece onaylayıcı pozisyondadır. Yani İngilizler İstanbul’da padişaha talimat verir ve padişah da bunu kendi “fermanı” gibi duyurur. Yani Osmanlı’nın siyasi görüntüsü budur.

Hatta bunu görmek için Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a gönderilme görevini bilmek bile yeterlidir. Mustafa Kemal Samsun’a neden gitmiştir? Çünkü Samsun ve civarındaki halk ülkenin işgaline karşıdır ve oradaki askeri güçlere karşı da bir kalkışma içindedir. Bundan rahatsız olan İngilizler padişaha durumu anlatarak oradaki halkı sakinleştirmek ve olası kalkışmaları önlemek için gereğini yapması talimatını verirler ve padişah da Çanakkale kahramanı Mustafa Kemal Paşa’yı bu iş için görevlendirir. (Şimdi bunu okuyan bazı bilmişler tarihsel süreci bana yazmaya kalkarlar. Önceden söyleyeyim, yazdıklarım mealen bir anlatımdır. Yani bu olayın detaylarını isteyen “google”a bile sorsa öğrenir)

Yani düşünebiliyor musunuz, bir ülkenin en büyük idarecisi, ülkenin herhangi bir yerindeki işgale karşı koymak yerine, işgale karşı koymak isteyenleri bastırmayı tercih ediyor?

İşte “enkaz” budur. Yani 1919’daki Osmanlı Devleti’nin durumu bir kelimeyle anlatılacak denilirse o bir kelime “enkaz” olabilir.

Sonraki döneme bakıldığında 1919 – 1923 yılları arasında büyük bir Kurtuluş Savaşı veren Türkiye Cumhuriyeti Devleti 1931 yılında Kayseri Tayyare Fabrikası adı altında 1939 yılına kadar 200 civarında uçak üretmiş bu uçaklardan birisini de Atatürk’ün emriyle İran’a hediye etmiştir.

Yine Atatürk’ün isteğiyle havacılık gelişmelerini incelemek için, içinde Vecihi Hürkuş’un da bulunduğu bir heyet Avrupa’ya gönderilmiştir. VECİHİ K-6 uçakları bu incelemeden sonra yapılmaya başlanmıştı. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin uçak çalışmaları Nuri Demirağ ile de sürmüştü.

Atatürk’ün ölümünden sonra ne kadar ilgi azalsa ve ABD’den uçak alma pozisyonuna gelinse de 1944 yılına kadar uçak yapımı devam etti. 1950’den sonra da tamamen durdu.

İşte 1923’ten sonra uçak imal eden bir ülkenin gelişim süreci enkaz olarak tanımlanırsa, Osmanlı’nın son dönemlerini tanımlayacak kelime kalmaz ortada.

Yeni kalkınan bir ülkenin 8 yıl sonra kendi uçağını yapıp sattığını düşünürsek ve bunu “enkaz” olarak nitelendirirsek, hala kendi otomobilini üretecek mi üretemeyecek mi diye bir tartışmadan çıkamayan bir ülke için nasıl bir terim bulunacaktır?

Şu bir gerçektir, bu tür tartışmaların arasında boğulmaktansa, Atatürk Cumhuriyetine sahip çıkarak, Atatürk dönemindeki kalkınmayı yakalayabilmek hedef olmalıdır.

Öteki türlü, ülkemizi, emperyalizme kurban etmek isteyenlerle aynı kelimeleri kullanarak sözde inşa etmeye kalkarsak yarın üzerinde konuşacak bir ülke bile bulamayız.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.