Referandumdan sonra yapılan değişiklikler artık kendini göstermeye başlıyor. 2 Mayıs itibariyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan AK Parti’ye üye oluyor. Akabinde olağanüstü kongreye gidecek olan AK Parti’de, Recep Tayyip Erdoğan Genel Başkan olacak. Büyük ihtimalle olağanüstü kongrede genel merkez yönetimi de değişecek.
Yani şöyle bir manzara olacak: Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan olacak. Başbakan da Binali Yıldırım… 2019 seçimlerine kadar ilginç bir görüntüyle karşı karşıya olacağız.
Bu görüntüyü işin doğrusu çok önemsemiyorum şahsen. Çünkü biliyoruz ki, Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olduğundan bu yana aslında hem genel başkanlığı, hem cumhurbaşkanlığını ve hem de başbakanlığı kendisi yapıyordu. Yani bilhassa Binali Yıldırım başbakanlığa geldikten sonra Tamamen yönetim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elindeydi. O nedenle işleyişte bir değişklik gözükmüyor.
Bu konuyla ilgili AK Partililer “Atatürk de hem cumhurbaşkanıydı, hem genel başkandı” diye bir savunma geliştirmiş durumdalar ama bu sadece tarihsel süreci iyi inceleyememekten kaynaklanıyor.
Bakın bu durumu Atatürk adına en iyi açıklayan olay sanırım Fethi (Okyar) Bey’in Serbest Fırka’yı kurarken Atatürk’e yazdığı mektuba cevaben Gazi Mustafa Kemal’in Fethi Bey’e yazdığı mektup olsa gerek.
Bu mektupta “Azizim Fethi Bey, 9 Ağustos 1930 tarihli mektubunuzu aldım ve dikkatle okudum. Reisi Cumhur ve Cumhuriyet Halk Fırkası genel başkanı olarak iki sıfatla kendimi görüşlerinize ve sorularınıza muhatap gördüm. Bilinmektedir ki resmi görevim dolayısıyla ben bugün Cumhuriyet Halk Fırkası’nın genel başkanlığını fiilen yapamamaktayım. Fiili başkanlık İsmet Paşa tarafından yapılmaktadır. Reisicumhurluk görevimin bitiminde Cumhuriyet Halk Fırkası genel başkanlığını fiilen yapacağım tabiidir……
….. Reisicumhur bulunduğum sürece reisicumhurluğun bana yüklediği yüksek ve kanuni görevleri, hükümete muhalif olan ve olmayan partilere karşı, adilane ve tarafsız yerine getireceğime ve laik cumhuriyet esası dahilinde her çeşit siyaset faaliyet ve cereyanlarının bir engele uğramayacağına güvenebilirsiniz efendim.”
Yani bundan sonraki süreçte vatandaşlar arasında bir gerginlik oluşmamasında, toplumun bölünmemesinde belki de en önemli unsurlardan birisi bu düstur olsa gerek.
Bundan sonraki süreç, Türkiye’nin büyümesi, ilerlemesi ve daha modernleşmesi açısından zincirlerini kırdığı dönemdir. Bu dönemi toplumsal barış içerisinde geçirebilirsek bilinmelidir ki ülke büyük bir ivmeyle yükselişe geçecektir.