Türkiye’de bayram kutlamayı seviyoruz. Buna bir de önemli günler ve haftaları ekleyince değmeyin keyfimize.
Bayram deyince veya özel günler deyince benim aklıma değerlendirme gelir. Yani o gün veya bayramla ilgili değerlendirmelerinizi yaparsınız. Mesela özel bir gün olarak yılbaşı gelir, oturursunuz geçen bir yılınızı değerlendirirsiniz. Neler yapmışsınız, ne gibi zorluklar atlatmışsınız, güzel geçen günlerinizi hatırlarsınız, kısacası bütün bir yıl boyunca telaşeden unuttuğunuz, atladığınız durumunuzu bir değerlendirme fırsatı bulursunuz.
Diğer özel günlerde ve bayramlarda da durum aynıdır. Kurban Bayramı gelir. Geçen Kurban Bayramından bu zamana kadar “neleri kurban ettiğinizi” değerlendirebilirsiniz. Veya acaba hiçbir şey aslında kurban etmediğinizi…
Cumhuriyet Bayramı’nda cumhuriyetin kuruluşunu hatırlarken aynı zamanda yaşanılan bir yıl içerisinde cumhuriyetin devam etmesi ve etmemesi için neler yapıldığını bir gözden geçirerek değerlendirebilirsiniz.
İşte bugün de Basın Bayramı. Yani basında sansürün kaldırılmasının yıldönümü olarak kutlanagelmiş “Gazeteciler ve Basın Bayramı”.
Tabii ki sansürden bahsedince herkesin dudaklarında bir tebessüm olduğunu görür gibiyim. ”Sansür kalktı mı” dediğini duyar gibiyim.
Aslında bugün de gazeteciler için kendilerini değerlendirmelerini gerektiren bir gün olmalıdır. Ancak tabii ki burada daha çok “ele verir talkımı kendi yutar salkımı” mantığında gazetecilik konusunda değerlendirmelerimizi yapamıyoruz bile…
Genel anlamda baktığımızda ülkemizde basına sansür kalkmamıştır. Hatta daha ilgincini söyleyeyim, daha önceleri daha az olan sansür şimdilerde çok daha artmıştır.
Şimdilerde hükümetlerden çok, yerel yönetimler, basına sansür uygulamaktadırlar. Büyük şirketler sansür uygulamaktadırlar. Spor kulüpleri sansür uygulamaktadırlar. Ve hatta bunların uyguladıkları sansürlerin yanında Devletin uyguladığı sansür “devede kulak” kalmaktadır.
Mesela belediyeyle ters düşerseniz, reklam alamazsınız. Bundan daha büyük sansür var mı? Büyük bir şirketi düşünün bunun işine gelemeyecek bir haber yaparsanız reklam alamazsınız, bundan büyük sansür var mı?
Aslında bu şunu da söylemeden geçmeyeyim; sansür en net haliyle, vatandaşın haber alma özgürlüğüne vurulan bir kettir. Ve bu sansürden kurtulmak için vatandaş ve basın el ele vermelidir.
Vatandaş basına destek verirse, basının yukarıda saydığım kurum ve kuruluşlardan destek beklemesine gerek kalmaz.
Ama bu desteği önce vatandaş gazetecilere göstermelidir. Dün Novotel sağolsun basın mensuplarını kahvaltıda bir araya getirerek bu bayramımıza ortak olmaya çalıştılar. Bu arada, Birçok kişi, kurum ve kuruluş temsilcisi telefonumdan arayarak hem şahsımın hem de camiamızın bayramını kutladı. Bu destekler arttıkça inanıyorum ki basın da sansürden kendini kurtaracaktır.