FETÖ ile mücadele başladığı andan itibaren maalesef çok sıkı tutulduğunu söylemek biraz zordur. Ve bu mücadelenin başında birçok FETÖ üyesinin yurt dışına kaçtığı görülmektedir. O dönemlerde bir yazımda “bu yurt dışına kaçanların orada lobi faaliyetleri yürütmesinin muhtemel” olduğunu belirtmiştim.
Şimdi baktığımızda müthiş bir algı yönetimi sürdürüldüğünü görmek mümkün. “Hero” yazılı tişörtler işte bu algının bir parçasıdır. Bunu görmek lazım.
Şimdi vatandaş olarak bakıldığında “aman efendim iki sevgili aynı yazılı tişörtü giymişler, ne olacak, ne var bunda” diye düşünülüyor. Ama zaten algı yönetimi de tam da burada başlıyor. Bugün o tişörtlere bakışı normalleştirirseniz yarın Devlet’in gösterdiği hassasiyeti de “gereksiz paranoya” olarak görmeye başlarsınız. Bunun sonucu, bu mücadeleyi gereksiz görmeye kadar gidebilir.
İşte sırf bu nedenle bile bu “hero” yazıları önemlidir. Türkiye’de veya nerede olursa olsun böyle bir tişörtle veya böyle bir döviz veya pankartla dolaşan kişiye masum olarak bakılamaz. Kendisi bilinçli olarak yapıyorsa zaten masum değildir. Eğer bilinçsiz olarak yapıyorsa, o zaman daha da kötü, arkasında kimlerin kullandığına bakmak gereklidir. Ve yine masum değildir.
Kısacası bu tişört olayı, bir şeyleri normalleştirmeye çalışmanın ilk adımlarındandır. Bu normalleştirmenin sonucunda “yakında af çıkacak, herkes dışarıya salıverilecek” yalanının zeminini hazırlamak olarak da değerlendirilebilir.
Yapılması gereken FETÖ ile bağlantılı ne varsa bilin ki Devlet’e karşıdır ve zararlıdır. Bunun algısı ne olursa olsun böyle algılanmalıdır.
Hele toplumda yaratılmaya çalışılan “din” algılarına hiç fırsat verilememelidir. Bakın son günlerde gündemi oluşturan belki de en önemli konu “deve sidiği” konusu olmuştur. Günde en az 5 kere necasetten temizlenmeyi emreden bir dinde hayvan necasetinin şifa olarak kabul edilmesinin bir yeri olabilir mi?
Ama algı yaratılacak: Hadisler sahih değildir diye bir algı ile insanlar hadislerden kopartılacak, “zaten Kuran yeterli” imajı oluşturulacak ve hani ılımlı İslam safsatasının ayakları bir bir yerine getirilecek.
Yani “La ilahe illaAllah” diyelim; Muhammeden Rasullullah demesek de olur” algısını ve aynı zamanda “dinler arası diyalog” veya “ılımlı İslam” saçmalıklarını vatandaşa anlatmanın bir yolunun açılması sağlanacak.
Hani bir zamanlar FETÖ lideri söylüyordu: “La ilahe illaAllah’ı biz de söylüyoruz, Museviler de, Hıristiyanlar da söylüyorlar. Biz Muhammeden Rasullulllah dersek Hristiyanlar da İsa en Rasullullah diyecek, Museviler de Musa en Rasullullah diyecekler, bunları söylemeyiverelim” diyordu ya. İşte bu tür din tartışmaları bunun yerini hazırlamaktan başka bir şey değildir.
Dininizi en iyi öğreneceğiniz yer Kuran’dır, hadislerdir ve de mantığınızdır. Atatürk’ün belirttiği “Din vardır ve lazımdır. Bizim dinimiz en makul ve mantıklı dindir.” Sözünü de unutmayalım.
Kuran’a aykırı gözüken, mantığa aykırı gözüken hiçbir şey dinin gereği olamaz. BU tartışmaları yapanların da algılarınızla oymasına izin vermeyiniz.